9 Ağustos 2007 Perşembe

Yalnızlar

Acıyla yoğrulmuş olur bazılarımızın hayatı. Daha doğduğu günden itibaren alınlarına yazılmıştır "onların acı çekeceği gerçeği." Ve o acılar kadar da dirayet yüklenmiştir sert bedenlerine ki az biraz daha dayanabilsinler, "diğerlerinden" fazla olarak...

Ya da kimisi gülmeye koşullandırılmış gibidir daha doğmadan, onlar habire gülerler ve daha en baştan, tek taraflı bir "gamsız görünme riskini taşıyacağını" söyleyen sözleşmeye imza atmış olurlar, ne yazık!

Ah, bir çoğumuz da karamsarlıkla yoğrularak mayalanmaya bırakılmışızdır, ana rahminde. İşte misaller çoğaltılabilir görüldüğü ve tabii bilindiği gibi. Ama sanırım en vahimi kendilerini yanlızlığa adamış gibi görünenleridir. Onlar öyle görünselerde, zira en acı çekenleridir!

Yanlız olmak da, kalabalıklar içinde pür neşe ömür sürmek de biz insanoğlu içindir, amenna!

Bizler zaten çok (ama çok) gülünce bile başımıza bir kötülük mutlaka gelecektir diye düşünen bir milletiz. Şu şartlar altında kim kahkahasız bir gün geçirmeyi istememek gibi bir gaflete düşmek isterki? Kim?İşte, bırakın gülmeyi, mutsuzluk, sevgisizlik, yalnızlık patlamak nedir bilmeyen bir çıban gibi yer ederde, yayılıp yetişirse içimizde, ah ne zor olur o iltihapsız çıbanla yaşaması!

Yasayan bilir sadece....
Yalnızların,kalabalıklaştıklarını görmememizin nedeni, yalnızlık yüzlerinden okunan kırmızı bir yazı gibi yer ettiği anlaşılmasın, yalnızlıkları kendilerine kalsın diye pek sokaklara çıkmadıkları içindir.

Eğer bu eşgallere uyan birilerini görürseniz, bilinki tek başınalıgındadır.yaralı yalnızlar çıbanlarını iyileştiremek için bir o yana, bir bu yana dolanır dururlar...

yazar?

Hiç yorum yok: