26 Aralık 2007 Çarşamba

5 dolar / Fıkra

Amerika'da yasayan bir cocuk 100 dolara sahip olabilmek

icingunlerce,gecelerce dua eder. Sonunda paraya ulasamayinca Tanri'ya

mektup yazmaya karar verir.Amerikan Posta Idaresi, ustnde yazili adres

olarak sadece "Tanri, ABD" olan mektubu AmerikaBaskani'na vermeye karar

verir. Baskan mektubu alincacok hoslanir, cok duygulanir fakat 100

dolar yerine 5 dolar koyar. 5dolarin kucuk bir çocuk icin yeterli

olacagini dusunur. Cocuk gercekten de 5 dolara sahip olmakla tatmin

olur ve Tanri'ya tesekkur mektubuyazmaya koyulur: - "Sevgili Tanrim,

parayi yolladigin icintesekkurler. Ama mektubu Beyaz Saray uzerinden

yollamissin ve tabii her zamanki gibi oradaki … de 95 dolarini kesip

silah almis olmali. Bana 5 dolar ulasti. Yine de tesekkurler

11 Aralık 2007 Salı

Vır Vır (Fıkra)

7 Aralık 2007 Cuma

Bu gıdalar baş ağrısı yapıyor!

Öğün atlamayın, sebze ve meyve ağırlıklı beslenin

Bazı yiyeceklerin bazı kişiler üzerinde baş ağrısı yapabildiği belirtilerek, migreni olan hastalara “öğün atlamayın, sebze ve meyve ağırlıklı beslenin" önerisinde bulunuldu.

Gazi Üniversitesi Nöroloji Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Hayrunnisa Bolay, bazı yiyeceklerin bazı kişiler üzerinde baş ağrısı yapabildiğini belirterek, migreni olan hastalara “öğün atlamayın, sebze ve meyve ağırlıklı beslenin" önerisinde bulundu.

Ortak baş ağrısı yapan gıdalar arasında tunçgiller familyası var. Tabi ki bu turunçgillerin yenmeyeceği anlamına gelmiyor. Herkes belli miktarda almalı.

Bira
Kafein
Süt ve süt ürünleri
Mayalı yiyecekler
Eskimiş kaşar
Balık
Kurutulmuş et
Sosis, salam gibi yiyecekler
Hazır gıdaların içindeki tatlandırıcılar

Konserve yiyecekler
Fındık, fıstık, yer fıstığı
Kırmızı şarap

Baş ağrısı nasıl geçer

Daha olumlu düşünülmeli

İçilen su miktarının artırılması (günde en az 1-1.5 litre) gerektiğine vurgu yaptı.

Bazı ağrılar var ki bu ağrılara mutlaka ilaç gerekir. Bu nedenle özellikle migreni olan hastalar doktora giderek kendilerine en uygun ilacı almalı ve ağrının başlayacağını hissettikleri an ilacı içmeliler. Aksi halde fazla ilaç kullanmak da zaman zaman baş ağrısı yapabiliyor. Ayrıca migreni olan hastalar öğün atlamamaya dikkat etmeli, sebze ve meyve ağırlıklı beslenmeye özen göstermeliler

Başağrısını geçirmek için hayat tarzının değiştirilmesi gerekiyor.
Yağdan daha fakir gıdalar tercih edilmeli

Stresi azaltmalı ve kilo vermek için spor yapılmalı

Sigarayı bırakmanın en kolay yolu

İşte sigarayla vedalaşmak için en uygun zamanlar...

Tatiller ve Ramazan ayı bunun için en uygun dönemlerdir. Ama keyfiniz yerinde olsun; eşinizle aranızı da iyi tutmayı unutmayın !

Anadolu Sağlık Merkezi Sigarayı Bırakma Kliniği Sorumlusu Dr. Esra Sönmez sigarayı bırakmak isteyenler için sorularımızı yanıtladı:

* Sigarayı bırakmak için en ideal yöntem ne?

En önemli şey sigarayı bırakma isteğidir. Bırakma kararlılığını gösterecek hastalar bu eylemde daha başarılı oluyor. Bir kişinin sigara bağımlılığından kurtulmak için motivasyonu da çok önemli. Astım, akciğer kanseri veya gebelik hallerinde kişiler bir an önce sigarayı bırakabiliyor.

Kendisinde herhangi bir olumsuzluk yoksa ve motivasyonu yüksekse ilaç veya terapi almasına gerek kalmadan bunu başarabilir. Öncelikle göğüs hastalıkları hekimi onayıyla başlamalı. Nikotin bağımlılık düzeyini ölçtürmeli ve psikolojik bağımlılıkla ilgili gerekirse bir psikologdan yardım alabilir.

* Kendi kendine bırakmak gerçekten mümkün mü?

Evet, mümkün. İyi bir motivasyonla sigara hiçbir tedavi veya yardım almadan da kendi kendine bırakılabilir. Zor olabilir ama başarılamayacak bir şey değildir. Gebe olduğunu öğrendikten sonra annelik içgüdüsüyle sigarayı bırakması iyi bir motivasyondur. Kapalı ortamlarda sigara içilme yasağı da birçok insan için motivasyon oldu.

Ofis veya toplu ulaşım araçlarına sigara zararları ile ilgili yazılar hastaları sigarayla yüzleşme sürecine itti ve motivasyonlarını arttırarak bırakma süreçleri hızlandırdı.

* Olumsuz anların yaşandığı dönemlerde bile sigarayı bırakmak mümkün mü?

Böyle bir dönemde sigarayı bırakmaya çalışmak genellikle başarısızlıkla sonuçlanır. Eşinizle kavga edip sigarayı bırakamazsınız. Hayatınızda birçok şeyi rayına koyduğunuz veya tatil gibi rahat bir dönemde bırakmak daha kolay olabilir. Ramazan bunun için ideal dönemdir.

TEK NEFES YENİDEN BAŞLATIR

* Bıraktıktan belli bir süre sonra yaşanan sorunlar sonrasında tekrar başlamamak için neler yapılmalı?

Bu dönemler her zaman zordur. Bırakmak isteyenlerin peşini stres dönemleri bırakmaz. Sigara yalancı mutluluk sağlar, geçici huzur verir. Yoksunluk etkileri nedeniyle çok hızlı olarak sigaraya geri dönülebileceğinden kişinin her zaman yeniden başlamak için zayıf anını kollar.

Başlatmak için bir yöntem bulacağı da göz ardı edilmemeli. Bir nefes çekmek bile tedavinin sıfırdan yeniden başlamasına yol açar. Stres faktörü olduğunda kişiler eskisinden daha yoğun kullanmaya başlıyor. Çok hassas dönemde olduklarına inananlar ise uzmana gittiklerinde yeniden başlamadan bu dönemi atlatabilir.

* Sağlık sorunları nedeniyle aniden sigarayı bırakan kişi iyileşince sigara içmemek için özel destek almalı mı?

Kişi sigaranın kendisine verdiği zararı yeniden gözden geçirmeli. Bundan sonraki hayatında içmesi halinde kendisini nelerin beklediğini bir kez daha düşünmeli. Kendisini motive etmeli, ailesi ve sevdiklerinden destek almalı. Her şeye rağmen tıbbi durumunu bildiği halde devam etmek isteyenler ise yardım almalı.

YA ŞİŞMANLARSAM!

* Sigarayı bırakan insan mutlaka şişmanlar mı?

Aslında yanlış değil. Sigara içmenin kilo almayı engelleyici bir etkisi olduğu biliniyor. Nikotin, beyindeki iştah merkezini etkisi altına alıyor ve yemek yeme zevkini köreltiyor.

Fazla kalori harcaması konusunda metabolizmayı harekete geçiriyor. Neyse ki, vücudumuzdaki tüm bu değişimler zaman içinde kendiliğinden yok oluyor ve metabolizma bir süre sonra normal temposuna dönüyor.

* Light sigara daha mı az zararlı?

İşte tiryakilerin klasiklerinden biri. Oysa, içeriğinde daha az nikotin ve katran bulunan 'light' sigaralar, diğerlerinden daha az zararlı değil. 'Light' içiciler bağımlılıklarını bu yolla gizleyerek sadece kendilerini rahatlatıyor.

Çünkü onlar 'light' sigaradan daha derin ve sık nefesler alıyor. Böylece kanser riski taşıyan katran ve nikotin miktarının oranı, normal sigaranınkiyle aynı oluyor.

6 Aralık 2007 Perşembe

Bir Ders

Bir gun kucuk Thomas, ogretmenine giderek dersten sonra kendisiyle gorusmek istedigini soyledi.
Ogretmen kabul etti ve sordu:
- Sorun nedir Thomas ?
- Ben bu sinifin duzeyine gore fazla zekim.
Bir ust sinifa gecmek istiyorum.

Istek konusunda bilgi verilen Mudur Thomas'a bunun icin bir testten gecmeyi isteyip istemedigini sordu.

Thomas tereddutsuz kabul etti ve test basladi.
-Soyle bakalim Thomas:
3X4=Oniki Peki 6X6= Otuzalti
Mudur bey
-Japonya'nin baskenti?
- Tokyo

Ve test birbuucuk saat surdu, Thomas hic hata yapmadi.

Test sonunda Thomas'in ogretmeni de soru sormak istedi.
Thomas ve Mudur bu istegi kabul ettiler.
Ogretmen sorulara basladi:
-Ineklerde dort tane, ben de iki tane olan nedir ?
-Bacaklar ogretmenim!
-Dogru!
-Peki; senin pantalonunun icinde olup, benim pantalonumun icinde olmayan nedir ?
Mudur bu soruya cok sasirir....
- Cepler ogretmenim.
- Kadinlarin tuylerinin en kivircik oldugu yer neresidir.
Velet tereddutsuz yanit verdi:
- Afrika'dir ogretmenim.
-Yumusak olup, kadinlarin ellerinde sertlesen nedir ?
Mudur gozleri faltasi gibi açilmis tam konusacakken Thomas yanitladi:
- Tirnak cilasi.
- Peki...bekar bir kadina gore evli kadinda daha genis olan nedir ?
Mudur kulaklarina inanamiyordu...
- Yatak ogretmenim.
- Vucudumun en nemli yeri neresidir
-Dil ogretmenim.
Nefes nefese kalan Mudur testi bitirmeye karar verdi ve:
-Degil bir ust sinifa, ben bunu dogrudan universiteye gonderecegim.
Ben bu testi asla basaramazdim!!!

KISSADAN HISSE : insanlarin ahlaklari buyudukce ve yaslandikca bozulmaktadir !!!

40 altin kural......

1- Ucuz araba kullan ama, alabilecegin en guzel evi al.

2- Adam gibi uc fikra ogren.

3- Sevinclerini sakin erteleme.

4- Esini cok iyi sec. Cunku bu secim mutlulugunun veya bedbahliginin %90'ini olusturur.

5- Hergun 30 Dakika yuruyus yap.

6- Her yemekten once sukret.

7- Bir arkadasina sirrini aciklamadan once iki kere dusun.

8- Maas cekini imzalayan kisileri asla elestirme.

9- Kaybedecek seyleri olmayan insanlardan kork.

10- Gozunun onunde hep guzel seyler bulundur.

11- Cocuklarin, adet kelimesini duyduklarinda seni hatirlayacak sekilde yasa.

12- Dinine ait kitabi tam anlamiyla okumak icin kendine bir yil sure tani.

13- Kendini ve baskalarini affetmesini bil.

14- Ilkyardimi ogren.

15- Biri seni kucakladiginda ilk birakan sen olma.

16- Hergun 6 bardak suyunu icmeyi unutma.

17- Seni seven insanlari koru.

18- Zor da olsa ailenle tatil yapmak icin herseyi dene. Bu tatildeki anlar, hayatinin en degerli anlarindan biri olacak.

19- Kendine yapilmasini istemedigin hicbirseyi baskalarina yapma.

20- Basariya, ic huzura kavustugun, saglikli oldugun ve sevildigin zamani degerlendir.

21- Iyi ve basarili bir evliligin iki seye bagli oldugunu unutma :

A) Dogru insani bulmak

B) Dogru insan olmak.

22- Ebeveynlerini, esini ve cocuklarini elestirmek istedigin zaman dilini isir.

23- Sevimsiz olmayacak sekilde ayri fikirde olmayi ogren.

24- Cesaretli ol, hayatina geri baktiginda yaptiklarin icin degil yapmadiklarin icin uzuleceksin.

25- Cok mukemmel buldugun bir fikri baskasinin engellemesine izin verme.

26- Keyifsizliklerini aciga vurma.

27- Nasil bir duygu oldugunu ogrenmek icin 24 saat kimseyi ve birseyi elestirme.

28- Evliligini guzellestirmek icin hergun birseyler yap.

29- Iyilik dolu bir sozu ve iyiligin etkisini asla kucumseme.

30- Cocuklarin hakkinda baskalarina iyi birseyler soylerken, birak onlar da duysun.

31- Guc, sahip oldugun mallarla ilgili degildir. Unutma !!!

32- Cocuklarini anlamaya calis, yargilamaya degil.

33- Kalem ve not defterini daima yaninda tasi.

34- Zaman ve kelimeleri bosyere harcama, ikiside cok degerli.

35- Insanlarin yaptiklari olumsuz seyleri degil, ileride yapacaklarini dusun.

36- Senden az ya da cok parasi olanlarla, paran hakkinda konusma.

37- Birseyi elde etmek cok caba sarfettiysen, tadini cikarmak icin zaman ayir.

38- Birisinin kahramani ol.

39- Neyi ve kimi destekledigini insanlara soyle.

40- Sadece ask icin evlen.

30 Kasım 2007 Cuma

Bunları Biliyor musunuz ?


Ünlü besteci Beethoven'in son bestesini, sağır olarak yaptığını...

Paris'teki Versailles Sarayı'nın 1300 odası olduğunu ve hiç tuvaletinin olmadığını...

Bir çift sineğin sadece nisan-mayıs aylarında bıraktıkları yumurtaların tamamından sinek çıksa idi, dünyayı 14 metre kalınlığında bir sinek tabakası kaplayacağını...

Eyfel kulesinin yapımında toplam 6400 ton ağırlığında 18.100 adet demir parçası kullanıldığını...

Süleymaniye camiinin 4 minaresi olmasının sebebinin, Kanuni'nin İstanbul'un fethinden sonraki dördüncü padişah; bu dört minaredeki on şerefenin de Osmanlının onuncu padişahı olduğunun bir işareti anlamına geldiğini...

Bir insandaki toplam damar uzunluğunun 150 bin km. ve dünya ile güneş arasındaki mesafenin de 150 milyon km. olduğunu...

Osmanlı sultanlarının ve bazı alimlerin başlarındaki kavukların, kefenlerinden oluştuğunu, sık sık ölümü hatırlayıp ona göre karar verdiklerini, ayrıca öldükleri zaman hemen başlarındaki kefenle defnedildiklerini...

Bir futbolcunun topa her kafa vuruşunda, beyninden 1000(bin) hücrenin öldüğünü...

Ortalama bir insanda 30.000-100.000 adet saç olduğunu, hergün yaklaşık 100 tanesinin döküldüğünü...

İnsan vücudunun her 7 yılda -ölen hücrelerin yerine yenisi gelerek- tamamen yenilendiğini...

Amerikan halkının %60'ının ülkelerini, dünya haritasında bulamadıklarını...

0(sıfır)'ı müslümanların bulduğunu...

Dünyaya her yıl düşen yağış miktarının eşit olduğunu...

Beşiktaş kulübünün kuruluşundaki Kırmızı-Beyaz renklerinin, Balkan savaşındaki mağlubiyetten sonra Siyah-Beyaz olarak değiştirildiğini...

Galatasaray kulübünden, yıllar önce bir grubun ayrılıp 'Güneşspor' u kurduğunu...

Fenerbahçe Kulübünün ilk adının 'Siyah Çoraplılar' olduğunu...

İbni Sina'nın göz ameliyatı yaptığını...

17 Ağustos 1999'da sabaha karşı 02:58 civarı 7.4 şiddetinde, gece büyük bir deprem yaşadık. Kur'an-ı Kerim'in 7inci (A'raf) suresinin 4üncü ayetinde sanki bu depremin anlatıldığını... ("Biz nice memleketler halkını helâk ettik ki onlara azabımız, gece yatarlarken, yahut göndüz istirahat ederlerken gelmişti" Kur'an-ı Kerim(7/4))

Faik YILDIZ

Kır Çiçeğim

Açma kır çiçeğim koparırlar
Benim olmazsan eller kokarlar
Koktukları gibi kalmaz
Benim gibi seni de yakarlar
Islak dudağımın olamazsın
Sevmeye sevilmeye doyamazsın
Bu dünyadan gitsen de
Gönül dalında onamazsın
Bilmem bir daha sinsice bakarmısın
Sanmıyorum bağrımı yakarmısın
Eller gibi sende
Kulağına güller takarmısın
Bir gün bir yabana verirler
Geçte olsa arkandan gelirler
Sen solduktan sonra
Evlen kızım derler
Sevdiğinin dünyası karardı mı
Senin gibi güler sarardı mı
Çekilir mi be bir tanem
Güneş batıp ta, hava karardı mı
Bir sen vardın aldılar
Arkama bilmem taş mı sardılar
Çekemez oldum dünya gamını
Bu dünyada kavuşanlar kaldılar
Bir gün olur duramaz açarsın
Gönlünü kaptırıp kaçarsın
Arkandan feryat saçarsın
Açma kır çiçeğim
Bana bilmem neden bakarsın
 
 
Faik YILDIZ
Antalya, 1985
 

TV gözü bozmaz

TV ve bilgisayar, gözü bozmaz


Göz hastalıkları ve tedavisi hakkında toplumda yerleşmiş birçok düşüncenin yanlış olduğu bildirildi.


Yanlış bilgilerin beraberinde mağduriyeti getirdiğini belirten Acıbadem Bursa Hastanesi Göz Hastalıkları Uzmanı Prof. Dr. Haluk Ertürk, hiçbir şikâyet olmasa dahi yılda en az bir kez göz muayenesi olunması gerektiğini söyledi.

Gözlük kullanımı ile ilgili yanlış bilinenleri anlatan Prof. Dr. Ertürk şu örnekleri verdi: "Dinlendirici gözlük diye bir gözlük yoktur. Gözlük rakamlarla ifade edilen değerlere sahiptir ve takıldığı zaman görmeyi daha iyi yapıyorsa kullanılmalıdır. Uzak gözlük devamlı, yakın gözlük ise yalnızca yakın mesafe çalışmalarında kullanılır. Gözün gözlüğe alışması diye bir kavram yoktur. Kişi iyi görmenin ne olduğunu anladığı için gözlükten vazgeçemez. Numara değişikliği ancak muayenede belli olur. Hipermetrop olan çocuklarda büyüme çağında numarada azalma, miyoplarda ise numarada artma gözlenir. Gözlük takmak veya takmamak gözlük numarasının ne azalmasına ne de artmasına neden olur. Ancak çocuk yaşta görmenin gelişmesi açısından mutlaka takılması gerekir. Yanlış numara kullanımı gözü bozmaz, ancak takıldığı anki görmeyi bozar."

'LENS GÖZ İÇİN ZARARLIDIR' İNANIŞI YANLIŞ
Dr. Ertürk'ün verdiği bilgilere göre, gözlük ihtiyacını ortadan kaldırmak için 20 yaş üzerinde yapılan lazer tedavisi gözü çizmez. Yalnızca belli bir kalınlıktaki kornea dokusunu buharlaştırarak ortadan kaldırır. Laser ile katarakt cerrahisi diye bir cerrahi müdahale yoktur. Lazer ile şaşılık tedavisi diye bir tedavi yoktur. İyi görmek göz sağlığının garantisidir diye bir inanış doğru değildir. Glokom hastaları bu yanlış inanışa örnek olarak gösterilebilir. Glokom (göz tansiyonu) hastaları hastalığın son aşamasına kadar iyi görebilir. Görme sonradan azalmaya başlar ki bu aşamada geri dönüşü söz konusu olmaz. Glokom yalnızca rakamsal değerin ifadesi ile tanımlanmamaktadır. Önemli olan bir noktada görme sinirinin durumudur. Rakamsal değeri normal olarak bilinen değerlerde olmasına rağmen glokom olan kişiler de vardır. Bu nedenle sınır tanımlaması her zaman büyük yanılgıları ortaya çıkarır.

Televizyon ve bilgisayarın gözü bozduğu doğru değildir. Yalnızca, ışığa bakılmasına bağlı olarak göz yüzeyindeki gözyaşında kuruma olacağı için yanma, batma, kızarma ve refleks sulanma olur. Katarakt cerrahisi görmeyi olduğu gibi eski haline getirir. Görmenin iyi olabilmesi için retina tabakasının sağlıklı, kişinin görme potansiyelinin iyi olması lazımdır. Göz dibi hastalıklarında ve tembel gözlerde görme artışı olmayabilir. Lens göz için zararlıdır inanışı yanlıştır. Uygun yere uygun lens takılması hiçbir zaman zararlı değildir. Uyku bozuklukları kesinlikle bir göz hastalığı değildir. Uyku beyinsel bir fonksiyondur ve gözler yalnızca olaya katılır.

kaynak.. milliyet

Halk dilinde hastalık adları

Tıp dilinde farklı şekilde adlandırılsa da bir çok hastalık halk arasında ilginç isimlerle biliniyor.

Beyne giden sinirlerin görevlerini zamanla yerine getirememesinden kaynaklanan "retinitis pigmentosa"ya halk arasında "tavuk karası", "tüberküloz"a "ince hastalık", "glokom"a ise "karasu" deniliyor.

"Antibiyotik" isimli tıp dergisinde yayınlanan habere göre, halk arasında ilginç isimlerle adlandırılan bazı hastalıkların tıp dilindeki karşılıkları şöyle:

-Tavuk karası: Tıptaki adı "retinitis pigmentosa" olan hastalık, beyne giden sinirlerin görevlerini zamanla yerine getirmemesinden kaynaklanıyor. Küçük yaşlarda fazla belirgin olmayan, ancak yaşın ilerlemesiyle birlikte belirmeye başlayan hastalık, zaman ilerledikçe körlüğe kadar gidebiliyor.

-İnce hastalık: Tıp dilinde "tüberküloz" ya da "verem" olarak bilinen hastalık, akciğerlere yerleşip kan veya lenf yoluyla yayılabiliyor. Günümüzde tedavisi mümkün ve korunulabilir bir hastalık olmasına karşın, hala en çok ölümle sonuçlanan bulaşıcı hastalıklardan biri olma özelliğini koruyor.

-Gut: Halk arasında "kralların hastalığı" olarak bilinen bu rahatsızlık vücuttaki ürik asit düzeylerinde oluşan sorundan kaynaklanıyor. Ürik asidin kristalize olup eklemlere çökelmesiyle oluşan hastalık, ayak başparmağı büyük ekleminde cereyan etmekle birlikte eller, kollar ve diğer eklem yerleri de etkilenebiliyor. Tedavi edilmezse böbrek rahatsızlıklarına, sakat eklemlere, kemik ve tendonlarda iltihaplanmaya neden olabiliyor.

-Karasu: Tıpta "glokom" olarak adlandırılan hastalık, göz tansiyonu anlamına geliyor. Göz içi tansiyonun normal değerleri aşması halinde sinir hücrelerinde kayıplar oluşmaya başlıyor. Sinirlerin tamamen tahrip olması durumunda da görme kaybı meydana geliyor.

-Bayılma: "Senkop" denilen bu durum, aniden gelişen, dolaşım yetmezliğine bağlı, beynin kısa süreli kansız kalması sonucu ortaya çıkan geçici bir bilinç kaybı. Kan basıncının düşmesi, açlık, ani sevinç, üzüntü ya da şaşkınlık, kapalı ve havasız ortamlarda uzun süre kalma gibi nedenlerle oluşabiliyor.

-Baloncuk: Tıp dilinde "anevrizma" denilen durumdur. Temiz kan taşıyan damarlarda oluşan genişlemelerden kaynaklanır. Beyin anevrizmaları ani kanamalarla zaman zaman dramatik sonuçlar doğurabilir.

-Dolama: Tıp dilinde "paronychia" olarak bilinen rahatsızlık, parmağa cisim batması sonucu tırnak dibinde meydana gelen iltihaplanmadan kaynaklanır. Başlangıçta kızarıklık ve hafif ağrıyla kendini gösterirken, daha sonra içi su dolu sivilceye dönüşür. Kan zehirlenmelerine neden olduğu için doktora görünmekte fayda vardır.

Kuru temizleme

Kuru temizleme nasıl yapılıyor?

Giysilerinizi evde çamaşır makinesinde yıkarken kirleri çözen madde sudur. Ancak örneğin yünlü kumaşlarda olduğu gibi, birçok kumaş türünde su etkili olamayabilir.

Kuru temizlemede suyun yerine bir petrol ürünü kullanılır. İnsanlarda ıslaklık, suyla temas anlamında algılandığından bu işleme kuru temizleme denilmektedir. Aslında olay kuru ortamda yapılmamaktadır.

Joly Belin adında bir Fransız, kazara giysisinin üzerine kero-sen dökmüş ve bunun giysisinin üzerindeki lekeyi temizlediğini hayretle görmüştü. Bu işin üzerine giderek 1840'h yıllarda Paris'te ilk kuru temizleme işletmesini açmıştı.

Başlangıçta kuru temizlemede çözücü madde olarak gaz veya kerosen kullanılıyordu. Günümüzde ise hemen hemen tüm dünyada 'perkloroetilen' veya kısaca 'perk' diye tanımlanan bir çözücü kullanılmaktadır.

Elbiseler, kuru temizleyicide su yerine bu çözücü ile yıkanır. Çözücü buharlaşmasın, havayı kirletmesin ve tekrar kullamla-bilsin diye her seferinde bir yerde toplanır. Bu şekilde temizlenen giysiler, ütülenince yeni gibi dururlar.

Kuru temizleme yapılan giysileri eve getirdiğinizde, beraberinde baş ağrısı ve mide bulantısı riskini de getirdiğinizi unutmayın. Kuru temizlemede kullanılan bu 'perk' isimli madde çok toksik olup, vücudumuzun önemli organları ve sinir sistemimiz üzerinde zararlı etkileri vardır.

Havada milyonda yüz partikül olunca zararlı etkileri görülmeye başlanılan bu çözücünün oranının, kuru temizleme yapılmış bir giysinin, kapalı bir arabaya konulup, on beş dakika tutulması ile milyonda 350'ye ulaştığı tespit edilmiştir.

İster inanın, ister inanmayın birçok kumaş türü kuru temizleme gerektirmez. Kuru temizlemenin tek avantajı kumaşların çekmelerine ve şekillerini kaybetmelerine yol açmamasıdır.

Üretici firmaların, giysilerin etiketlerine 'sadece kuru temizleme' şeklinde ikaz yazmalarının ana sebebi, garanti süresince geri almak zorunda oldukları giysileri, çekme ve deformasyon tehlikesinden korumak içindir. Özellikle ipek ve suni ipekten yapılmış giysiler güvenli bir şekilde elle yıkanabilirler.

kaynak?

Sıcak su

Çinliler çok sıcak su içerler … Bol Sıcak Su …. Bütün gün ve her gün ! NEDEN bol sıcak su? Çay veya su bazla içeceklere benzemeyen şekilde, bol su mide yüzeyinde kan akımına direkt olarak emilen birkaç maddeden biridir. Beden suyu diğer bileşenlerden ayırmak zorunda kalmaz. NEDEN Sıcak Su? Çinliler, 40 yaşından sonra oda sıcaklığından daha soğuk olan hiçbir şeyin bedenlere alınmaması gerektiğine inanırlar. Çünkü normal yaşlanma fiziksel değişimler üretir: a) Kan damarları daha az elastik olur ve içindeki birikim nedeni ile çapı küçülebilir, bu nedenle yüksek kan basıncı oluşabilir ve kan dolaşımı problemleri ortaya çıkabilir (dondurma başağrısı sendromu) b) Sindirim sistemi (büzgen kas, barsaklar ve kolon) da daha az elastik olur, sindirim sorunlarına ve kabızlığa neden olur. Çinliler soğuk içecekler içtiğiniz veya soğuk besinler yediğiniz zaman içsel organların daha fazla büzüldüğüne, mevcut problemleri daha da kötüleştirdiğine inanıyor. Yağlı bir tavayı soğuk suda yıkamaya çalışın. Yağlar donar ve yapışır. Ama aynı tavayı SICAK suda yıkarsanız, yağı çözer ve uzaklaştırır. Bedenimiz yağları içerir. Sıcak su sistemimizi temizler. SICAK SUYUN Faydaları :

1 - Bedenin doğal serinletme sistemini çalıştırır. Bu kan dolaşımında artışa neden olur.

2 - İç organları ve kaburga kafesinin etrafındaki kasları gevşetir, daha derin nefes almanızı sağlar.

3 - Mide asidi etkilerini rahatlatır ve asit reflu semptomlarını rahatlatır.

4 - Sulanmayı ve besinlerin emilimini artırarak sindirime yardımcı olur.

5 - Kabızlığı giderir.

6 - Kilo verme : yemeklerden yarım saat önce içilen sıcak su iştahı azaltır ve kilo vermeyi hızlandırır. Nefes tekniği ile birleştirilirse, yağ yakmak için hiper - oksijenleşme sağlar.

7 - Soğuk algınlığı, gribin süresini kısaltır, zatürreeyi önler. NE KADAR İÇMELİ ? NE KADAR SICAK OLMALI ? NE KADAR SIK İÇMELİ ?

Günde 3 kez 1 fincan için, kahve sıcaklığında. Daha fazlası daha iyidir. Dr. Susan Lee-Smith RN, PhD,

Yalanı Yakalamanın 10 Yolu

Eğer karşındakinin bazı hareketlerinden yalan söylediğinden şüphe ediyorsan, bunların ne anlam ifade ettiğini de iyi bilmelisin.

1- Tutarsızlık
Eğer birinin yalan söylediğini anlamak istiyorsan yaptıkları ile anlattıkları arasında tutarsızlık olup olmadığına bakabilirsin.

2- En ummadığı soruyu sor
Yalan söyleyen insanların her zaman iyi bir hikayesi vardır ve sizin ne sorabileceğinizi bilerek yanıt verirler. İnternetteki web yalanlarını yakalamak için yalan söylediğiniz kişiyi iyice izleyin. En umulmadık bir anda hazır olmadıkları bir konuda bir soru yöneltin.

3- Davranışlarını değerlendir
Yalanın en önemli göstergelerinden biri davranışlardaki değişiliktir. Genel olarak heyecanlı olan biri sakinse veya sakin biri heyecanlıysa dikkat edin farklı birşeyler oluyor demektir.

4- Duygulardaki samimiyetsizlik
Çoğu insan sahte gülümseyemez. Zamanlama hatası vardır ve normal gülümsemeden çok daha uzun sürer veya diğer davranışlarla karışır. Bazen kızgın yüzle, gülümseme iç içedir. Dudaklar doğal gülümsemeden daha küçük ve daha cansızdır.

5- İçten gelen tepkilere dikkat
İnsanlar genellikle yalanlarını geçiştirirken şöyle der; "İçten gelen bir tepki veya kadına, erkeğe özgü bir sezgi" ama bu doğru duyguların sapmasından başka bir şey değildir. İçgüdüler yalanların açıklamasında inandırıcı değildir.

6- Çok küçük hareketleri izle
Çok küçük hareketler, mimikler ifadelerin ön açıklamasıdır. Genellikle ikinci dakikanın 25. sn civarında bir gizli duyguyu anlatır. Yani bir kişi çok çok mutlu görünüyorsa, gerçekte bazı şeyler için üzülüyor olabilir. Gerçek duygusunun anlaşılmasından duyduğu korku bir an için yüzünde belirir. Gizlenen korku, mutsuzluk, kızgınlık, kıskançlık her neyse bir göz kırpması anı kadar kısa sürede yüze yansır. Bunu yakalamak büyük bir hünerdir. Yapılan araştırmalarda hemen hemen katılanların % 99'u bu mikro mimikleri, işaretleri göremedi fakat bu bir saatten daha kısa zamanda öğrenilebilir. Mikro hareketler sebebi söylemez. Sadece gizlenen bir duygu olduğunu gösterir.

7- İnkar etme
Yalan söyleyen kişinin hareketleri, söyledikleri, ses tonu, mimikleri birbirini tutmaz. İnkarı gösteren bazı davranışlar vardır.

8- Endişe veya tedirginlik
Karşınızdaki konuşurken gözlerinize bakamıyorsa ve bu onun her zaman ki hali değilse yalan söylediğinden şüphelenebilirsiniz. Uzağa bakıyor, terliyor ve tedirgin, endişeli bakıyorlarsa hiçbirşey normal değildir.

9- Çok çok fazla detaycılık
Eğer birisine "Nerede kaldın?" diye sorduğunuzda karşınızdaki "Markete gittim ve yumurta, süt, şeker almam gerekiyordu ve bir köpeğe çarptığım için çok yavaş gitmek zorunda kaldım" gibi detaylı olarak birşeyler anlatıyorsa yalan söylediğinden şüphelenebilirsiniz. Çok fazla detay, onları içinde bulundukları durumdan kurtulmak için düşünülen bütünlük içeren bir yalan olabilir.

10- Gerçeği görmemezlikten gelme
Birisine gerçeği anlatmak yalan söylemekten daha fazla kabul edilir. Herkesin bildiği bir şeyin arkasına sığınarak yalan söylenebilir. Böylece insanların kafası karışır ve söylenilenin doğru olabileceği düşünülür.

Ekstra bir madde daha; Güvenilir ol
Yaşamda eğer bir seçim yaptıysak sağlam durmak zorundayız. Eğer yalanlarla yaşayı seçerseniz hayattan çok zevk almayabilirsiniz ancak bu her zaman mutsuz olacağınız anlamı taşımaz. Eğer doğrularla yaşamayı seçerseniz hayattan çok fazla memnuniyet duyarsınız ancak bu zaman zaman olumsuz gelişmeler yaşamayacağınız anlamına gelmez. Genel olarak her zaman yalan söylemekten çok güvenilir olmak çok daha iyidir.

Çekicilik

Çekicilik için gözünün içine bakıp, gülümseyin

Fiziksel özellikler değil, gözünün içine bakmak kişiyi çekici kılıyor...

İngiltere’de yapılan yeni bir araştırma, kişiyi, fiziksel özelliklerinin değil, karşısındakinin doğrudan gözünün içine bakmasının ve gülümsemesinin çekici kıldığını ortaya koydu.

Her şeyin gözlerde olduğunu belirten araştırmacılar, bir kişinin gözlerinin içine bakmanın kişiyi daha da çekiciği kıldığını belirtiyor.

Aberdeen Üniversitesi Yüz Araştırmaları Laboratuvarı tarafından yapılan araştırma, çekiciliği, simetrik yüzlerin, kadınlarda büyük kalçaların ve erkeklerde güçlü çene hatlarının tercih edilmesi gibi fiziksel özelliklere bağlayan önceki çalışmalara meydan okuyor.

“Royal Society of Proceedings” dergisinde yayımlanan araştırmayı yapanlardan doktor Claire Conway, “Göz içine bakmak ve gülümsemek sizi daha çekici yapıyor” diye konuştu.

Conway ve meslektaşları, araştırmalarında çekicilikte göz etkisini, yüz ifadelerini ve cinsiyeti analiz etti. Araştırmaya katılanların, mutlu yüzlerden, gözlerinin içine doğrudan bakanlardan ve karşı cinsten daha çok etkilendiği tespit edildi.

Çekici yüz özelliklerine örnek verilmesi istendiğinde birçok kişinin, sağlıklı görünen cilt ve güçlü bir çene hattı gibi fiziksel özellikleri aklına getirdiğini belirten araştırmacılar, bu noktada, gözün içine bakmanın da çekicilik için önemli olduğunu göstermek istediklerini ifade etti.

Doğrudan göze bakanların, kaçamak bakış atanlardan daha çekici olduğunu belirten araştırmacılar, bunun, çekiciliğin yalnızca fiziksel güzellik olmadığını gösterdiğini bildirdi.

kaynak?

On Emir

Akli disarida birakan hiçbir insan iliskisi turu yoktur. Hiçbir iliski turu de sirf akil uzerine kurulmus değildir. İliski, dunyanin en zor isidir; ancak "oluruna" birakilabilir. İste "bu isin oluru“ için 10 emir:

1-Kabulleneceksin! İki seyi kabulleneceksin. Birincisi "Aramizda iktidar problemi olmasin sekerim" gibi girisimler tamamen hayalcidir; kabul edeceksin. İktidar iliskileriyle sarmalanmis bir dunyada iktidardan, guçten busbutun arinmis bir iliski mumkun değildir. Kendi gucunu karsindakinin burnuna sokmayacaksin. İkincisi, bir insanin bir baskasini hep ayni siddette sevmesi mumkun değildir, Bunu da kabul edeceksin. Sevginin azalmasini da çoğalmasini da kalici Olarak dusunmeyip soğukkanli olacaksin. Az sevdiğini hissettiğinde daha çok sevmeye, çok sevdiğini hissettiğinde korkup az sevmeye çabalamayacaksin. Her ikisi de seni luzumsuz yere yorar.

2. İzin vereceksin! Karsindakinin kendisi olmasina izin vereceksin; en sana uymayan yanlarini bile budamaya kalkmayacaksin. Bu çabanin sonucu basarili olsa da onu daha az seveceksin, olmasa da, unutma. Sen de uyum sağlamak için kendini eksilten bir çabaya girismeyeceksin. Bu hiçbir zaman sandiğin kadar iyi olmaz; her zaman sandiğindan kotu olur.

3. Belden asaği vurmayacaksin! Hiçbir kavgada, asla belden asaği vurmayacaksin. Onun kisiliğini yikacak seyler soylemeyeceksin; onun zaaflarini kavgada koz olarak kullanmayacaksin. Sevdiğin insanla "yenmek" için kavga etmeyeceksin. Bir insan kendisini asağilayan bir iliskiye uzun sure katlanmaz; katlansa bile sen boyle bir seye katlanan birine katlanamazsin. O yuzden "yenmeye/yenilmeye“ hiç baslama!

4. İki kisilik evren kuracaksin! Kanepede uzanip yaptiğiniz dedikodularla, komik kuçuk sohbetlerle, sadece ikinizin anlayacaği bir dil ve bu dilin etrafinda iki kisilik bir evren kuracaksin. Orasi iliskinin ilik kucağidir, zedeleme. Oraya ihtimamla tatli dedikodular ve pamuk sekeri gibi hallerini tasiyacaksin. Dunya isleri zaten ağir; sen hafifleteceksin! Sakin yanilip da uçuncu kisilerden mutesekkil bir mahkemede iliskinizi analiz etmeye kalkma. Bu, o iki kisilik evreni tuz buz eder. Yeniden insa etmek imkansiza yakindir.

5. Onun tarafini tutacaksin! Ne olursa olsun uçuncu kisilerin yaninda ve uçuncu kisilere karsi onu tutacaksin! Hiç "objektif" gibi gorunmeyebilir bu sana ama zaten iliski subjektiftir,unutma!

6.Yikilmayacaksin! En olumcul haller disinda hiçbir uzuntunde onun uzerine yikilmayacaksin. O senin doktorun, psikoloğun değil, Sadece sevgilin oldugunu unutma. Kendi derdini mumkunse kendin halledeceksin. Onu asla "Bana ne kadar katlanabiliyor" ile test etmeyeceksin. Çunku sen de bu testten geçemeyebilirsin.

7. "Nitelikli" emek harcayacaksin! "Sevgi emektir" cumlesi eksiktir. "Beni sev, birbirimizi çok sevelim" cinsinden niteliksiz bir emek sadece yapis yapis bir debelenmedir. O emeğin içine zeka katacaksin. İliskinin ihtiyaçlarini hassas bir goru ile saptamaya gayret edeceksin. Orneğin onun yalniz kalmaya ihtiyaci varsa tepesine binip sevgi performanslari yapmayacaksin.

8.Oğreneceksin! "Benim oğlum bina okur, doner doner yine okur" cinsi bir iliski tikanmaya mahkumdur; birlikte yeni seyler gormeye, oğrenmeye, yeni maceralar yasamaya bakacaksin. iliskinin enerjiye ihtiyaci varsa, kendini akisa birakmayacaksin.

9. Antrenman yapacaksin! Birbirinize çok yapisip kaldiğiniz anlarda derhal ufak çapli tek basina yasama antrenmanlari yapacaksin. Ona da yaptiracaksin! Bu iliskiye yeni enerji girisini sağlayacaği gibi seni kaybetme korkusundan uzak tutar. Sen kim olduğunu unutmamak zorundasin.

10. Dikkat edeceksin! En onemli emir: En onemli sey iliskiniz değil, sakin oyle zannetme. En onemli sey, o ve sensin; ayri ayri. İkiniz de birer insansiniz; Bu, sinirsiz olanak ve ihtimal demek. Yani esasinda gerekiyorsa, sizi tuketiyorsa iliskiyi de bos vereceksin! Onu iste bu kadar seveceksin.

Aşkın gerçekleri

Kendinizi bir aşk doktoru mu sanıyorsunuz? Belki de bu yazıyı okuduktan sonra bildiğinizi sandığınız her şeyi yeterince bilmediğinizi öğreneceksiniz. Çünkü aşk; kesinlikle kural tanıyan, sınırları olan ve maddeleştirilebilen bir duygu değildir.

Antropolog Helen Fisher, "Why We Love: The Nature and Chemistry of Romantic Love" (Neden Seviyoruz: Aşkın Kimyası ve Doğası" adlı kitabında aşk ile ilgili çok basit konuları ele almış. Yepyeni açıklamalarla ele aldığı aşkı bakın nasıl anlatıyor Fisher ve neler öneriyor...

"Ruh eşi" diye birşey yok

Dünyada, bir yerlerde ruh eşinizin yaşadığını düşünüyorsanız, o çok yanılan insanlardan birisiniz demektir. Fisher'a göre dünya 'diğer yarınız' olma potansiyeline sahip erkeklerle dolu. "Sırf ruh eşini bulma düşüncesinden dolayı birçok kadın ilişki değil, ilişki stresi yaşamaya mahkum. Aylarca sevgililerini türlü testlerden geçirip onun 'diğer yarıları' olup olmadığını anlamaya çalışıyorlar. Halbuki bu çabalar anlamsız ve yersiz. Bir kere şöyle düşünün: Yıllar geçtikçe insan olgunlaşıyor. Hayattan beklentileri değişiyor, insanlardan ve aşklardan beklentileri de. Karşınıza kriterlerinizin çoğuna uyan biri çıkarsa, sırf bir iki kriterde sınıfta kaldığı için onu bırakmayın. Elinizdeki gerçek sevgiliden, boş hayaller için sakın vazgeçmeyin.

İlk görüşte aşk gerçek

Şarkılarda, aşk romanlarında, arkadaş sohbetlerinde, çok tartışılan bir konudur ilk görüşte aşk. Peki, siz buna inanıyor musunuz? Fisher, hayvanlardan yola çıkarak, insanlar dünyasına da uyan bazı kimyasal kuralları anlatıyor. Hayvanlarda bir çiftleşme zamanı olduğunu herkes biliyor. O dönem sona ermeden türün her bireyi kendine uygun bir eş bulmak zorunda ve doğa onları o şekilde yaratmış ki, bu çiftleşme daima olması gerektiği zaman meydana geliyor. Yani bir anda birleşiveriyorlar. İnsan beyni de aşağı yukarı aynı şekilde programlandığına göre, insan da bir anda birine aşık olabilir.

Kendinizi frenleyin


Birine aşık olduğunuzda, günün 24 saatini onunla geçirmek istersiniz değil mi? Ne olur, aşkınızın kalıcılığı için kendinizi frenleyin. Neden mi? İşte Fisher'ın araştırmaları: "Birbirini seven iki insan ayrı kaldığında beyin 'dophamin' ve 'norapineprin' denilen ve aşkı olumlu etkileyen bazı kimyasal maddeler salgılar." Yani, çarşamba günü birlikte olduysanız, perşembe akşamını ayrı geçirin. Böylece, hafta sonu buluşmanız çok daha sıcak ve ateşli olacaktır. Bu fikre katılmıyor musunuz? O zaman Fisher'ın bilimsel araştırmalarının sonuçlarına bir göz atmalısınız: "Yeni aşık olan kişileri ele alıp, şunu gözlemledim: Aşk, duygulardan sorumlu beyin kısmını değil; motivasyon ve hırstan, bir şeyi kazanma arzusundan sorumlu tarafını etkiliyor. Aşkla ilgili bağlantılar, mutluluk ve mutsuzluk gibi duyguların merkezinde değil, motivasyon merkezinde meydana geliyor." İşte bunun için aşkımızın yoluna engeller çıktıkça, aşkımız kuvvetleniyor.

Aşk bağımlılık yapar

Fisher aşık olan bir grup kişiyi ele almış ve onlardan sevdikleri kişinin fotoğrafına dikkatlice bakmalarını ve gözlem yapmalarını istemiş. "Gözlemlediğim şey beni şaşırtmadı. Fotoğraflara bakarken, bu kişilerin dopamin seviyesi yükseliyordu. İlaç almış gibi, sıcak bir mutluluğa kapılıyorlardı. Ne hissettiklerini sorduğumda, neredeyse hepsi o an sevgilileriyle birlikte olmak istediklerini söyledi" diye anlatıyor bulgularını.

Erkek kolay aşık olur

Hep kadınların aşkta hızlı davrandıkları düşünülür, ama gerçekte öyle değil. Erkekler kadınlardan daha çabuk aşık olabilir. Erkekler görsel uyarıcılara hızlı şekilde yanıt verir, gözlerine hitap eden kadınlara karşı daha kolay bazı duygular besleyebilir.

İklim değişiyor

İklim değişiyor, dünya ısınıyor. Bilim adamları kuraklık, seller ve olağanüstü hava koşulları konusunda sürekli olarak uyarılarda bulunuyor. Giderek artan etkilerin en büyük sebebi ise insan.

1) İklim değişikliği nedir?


Dünyanın ısısı düzenli olarak artıyor. Küresel ortalama yüzey ısısı şu anda 15 santigrat derece civarında. Jeolojik ve diğer bilimsel kanıtlar, geçmişte yüzey ısısının en yüksek 27 santigrat, en düşük de 7 santigrat derece olduğunu gösteriyor.

Fakat bilim adamları doğal dengenin, insanlardan kaynaklanan yoğun bir ısınma süreciyle bozulduğunu ve bu durumun dünyadaki hayatın büyük bölümünün tabi olduğu iklimin istikrarı için önemli çıkarımlara yol açacağını söylüyor.

2) Sera etkisi nedir?

Sera etkisi, atmosferde oluşan bir tabakanın yarattığı etki. Bu tabaka Güneş'ten gelen ışınların dünyadan yansıdıktan sonra tekrar atmosferin dışına çıkmasını engelliyor. Sera etkisi olmasaydı dünya son derece soğuk bir gezegen haline gelirdi.

Sera etkisini artırarak dünyanın normalden fazla ısınmasına neden olan gazlardan bazıları karbondioksit, metan ve azotoksit. Bu gazlar modern endüstride ve tarımda kullanılıyor, fosil yakıtların yanmasıyla açığa çıkıyor.

Atmosferin konsantrasyonu her geçen gün artıyor. Örneğin atmosferdeki karbondioksit konstanstrasyonu 1800'lü yıllardan beri yüzden 30'dan daha yüksek bir seviyede arttı.

Bilim adamlarının büyük bir çoğunluğu sera etkisi yaratan gazların salımındaki artışın, dünyanın ısısının yükselmesine neden olacağını düşünüyor.

3) Isınmanın kanıtı ne?

Sıcaklık kayıtları 19'uncu yüzyıl sonlarında tutulmaya başlandı. Ortalama küresel sıcaklık 20'nci yüzyılda yaklaşık 0.6 santigrat derece arttı. Sıcaklığın artmasıyla buzulların erimesi nedeniyle deniz seviyeleri de 10-20 santinmetre arasında yükseldi.

Arktik deniz buzları, son birkaç 10 yılın yaz ve sonbahar döneminde yaklaşık yüzde 40'a varan oranda inceldi. Buna karşılık Antarktika'nın bazı bölümleri daha da soğudu. Yüzey ısısı ve troposferdeki ısı arasında bazı çelişkiler göze çarpıyor.

4) Sıcaklık ne kadar yükselecek?

Sera etkisi yaratan gazların salımı engellenmezse, 2100'e kadar ortalama küresel sıcaklık 1.4-5.8 santigrat derece artacak. Olayın vehameti şöyle açıklanabilir: Medeniyetin ortaya çıkışından beri küresel ortalama sıcaklık sadece 1 santigrat derece arttı.

Sera etkisi yaratan gazların salımı hemen kesilse bile, bilim adamları etkinin uzun bir süre daha devam edeceğini söylüyor. Çünkü büyük buz ve su parçalarını da içeren iklim sisteminin normale dönmesi yüzlerce yıl alabilir.

Bazı bilim adamları, Grönland buzullarında yaşanan erimenin hemen önlem alınsa bile geri dönülmez olduğunu düşünüyor. Yüzlerce yıl sürecek bu işlem, deniz seviyelerinde yedi metrelik bir yükselmeye neden olabilir.

5) Hava durumu ne olacak?

Küresel anlamda çok daha sert hava olayları ortaya çıkacak. Kıyı bölgelerde yağış miktarı artarken, iç bölgelerde sıcak havanın etkisiyle kuraklık baş gösterecek.

Artan fırtınalar ve deniz seviyeleri nedeniyle daha çok sel meydana gelecek. Bununla birlikte, hava sıcaklıkları bölgelere göre çok büyük farklılıklar gösterecek. Ve bu durumun sonuçları tahmin edilmeyecek kadar güç.

6) Etkileri neler olacak?

Tatlı su kaynaklarının azalması, gıda üretimi koşullarındaki genel değişiklikler ve seller, fırtınlar, sıcak dalgaları ve kuraklık nedeniyle ölümlerde yaşanacak artış gibi potansiyel tehlikeler gündeme gelecek.

Bu durum en çok, hızlı iklim değişimine karşı hazırlık yapamayan yoksul ülkeleri etkileyecek.

Yaşam alanlarının hızlı değişimine ayak uyduramayan birçok bitki ve hayvan türünün nesli yok olacak. Dünya Sağlık Örgütü'nün verilerine göre, sıtma ve yetersiz beslenme gibi nedenlerden milyonlarca kişi ölümle yüz yüze gelecek.

7) Ne bilmiyoruz?

Isınmaya insan etkisinin ne kadar olduğunu ve ısınmanın zincirleme etkilerinin neler olabileceğini bilmiyoruz.

Küresel ısınma, sabit buzulların erimesi ile sera etkisi yaratan metan gazının yüksek miktarda salımı gibi, gelecekte ısınmayı tetikleyecek değişikliklere yol açabilir.

Daha sıcak koşullar nedeniyle büyüme hızları artan bitkilerin, büyüdükçe atmosferden daha çok karbondioksit çekmesi gibi ısınmayı hafifletici etkiler de olabilir.

Ancak bilim adamları, karmaşık dengenin, bu olumlu ve olumsuz etkilere nasıl bir tepki verebileceği konusunda emin değil.

8) Şüpheciler ne diyor?

Küresel ısınmaya şüpheyle yaklaşanlar bile dünyanın giderek ısındığını inkar etmiyor. Şüphelerinin dayanağını, küresel ısınma etkisinin insan aktiviteleri nedeniyle ortaya çıkmış olması.

Bazıları şu an tanık olduğumuz değişikliklerin olağandışı olmadığını söylüyor. Buna en büyük dayanakları ise insan var olmadan önce küresel iklim koşullarında yaşanmış olan değişiklikler.

Bazı şüpheci bilim adamları, ısınmayı bir süredir Güneş'te olan yüksek aktivitelere bağlıyor. Bununla beraber, iklimin doğal değişimlerinin en tepesinde bile bir şeyler olduğu ve bunda insanın suçlanması gerektiği yönünde görüşbirliği artıyor.

ntv

Bilgisayarınıza dikkat!

Karadeniz Teknik Üniversitesi (KTÜ) Tıp Fakültesi Fizik Tedavi Ana Bilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Mustafa Güler, AA muhabirine yaptığı açıklamada, bilgisayar kullanıcılarını uzun bir zaman sonra bekleyen tehlikeler bulunduğunu belirterek, zaman içinde bilgisayarın sağlık düşmanı olabileceğini söyledi.

Çok gelişmiş bir araç olmasına karşın bilgisayarın pek çok zaman sağlığa zararlı olduğuna dikkati çeken Güler, şöyle devam etti:

"Bilgisayara veriler klavye ve fare kullanılarak girilir. Çalışma sonuçlarını görmek için sürekli olarak monitöre bakmak gerekir. Üstelik bunları yaparken saatlerce bilgisayar karşısında hareketsiz oturmanız gerekebilir. Böyle olunca bilgisayar kullanırken sağlığınızı korumak için bazı konulara dikkat etmelisiniz. Bazı bilgisayar kullanıcıları yemeği bile unutabilirler. Dünyanın en güzel bilgisayarı sizin olabilir ama doğru şeyleri yapmazsanız en sıradan ve can sıkıcı hastalıklara sahip olabilirsiniz."

Bilgisayar karşısında doğru oturma biçimi

Prof. Dr. Güler, bilgisayar kullanırken ilk olarak oturulan koltuğun doğru seçilmesi gerektiğini vurgulayarak, şunları söyledi:

"Yüksekliği ayarlı, sırt için desteği olan yumuşak minderli ve dayanıklı bir koltuk almalısınız. Sert ve ayarlı olmayan bir koltukta uzun süre oturmak şiddetli bel ve boyun ağrılarına neden olabilir.

Koltuk seçiminden sonra eğer yoksa bir bilgisayar masası almalısınız.

Normal çalışma masaları çoğu zaman bilgisayarlar için kullanışlı değildir. Örneğin bilgisayar monitörünün gözünüzden biraz aşağıda ve tam karşınızda bulunması gereklidir. Ayrıca klavyenin, dik oturduğunuz zaman kollarınız dirsekten 90 derece kıvrıkken ellerinizle aynı hizada ve tam karşınızda olması gereklidir." Bilgisayar kullanırken gereken fare, telefon, printer ve diğer araçların da masa üzerinde kolayca ulaşabilecek yerlerde olması gerektiğini dile getiren Güler, "Bilgisayar kullanırken sık olarak yazı okumanız gerekirse yazıları bir askı ile tam önünüze koyup monitörü biraz yana almalısınız. Monitörünüzün pencereden veya diğer ışık kaynaklarından uzak olması gereklidir. Ayrıca monitörünüzün rezolüsyonunu yazıların kolayca okunacağı bir ayara ve yenileme hızını titreşme olmayacak bir hıza ayarlanması gereklidir" dedi.

Bilek, diz ve dirsek kireçlemesi

Prof. Dr. Güler, parmak, el bileği ve dirseğin bilgisayar kullanırken yaptığı küçük ve tekrarlayıcı hareketlerin özellikle el bileği hizasında bozukluklara neden olabileceğini kaydederek, "Bu hastalık da el bileği içinden geçen sinir ve tendon denilen kasların kemiğe yapıştığı dokular zedelenip sıkışır. Bu durumda elde uyuşukluk ve ağrı, başparmak hareketlerinde ve el sıkma gücünde azalma ortaya çıkar, el becerisi bozulur. Bu rahatsızlığın tedavisi için bir ortopedi uzmanına danışmalısınız" diye konuştu.

Göz bozuklukları

Uzun süre bilgisayar karşısında çalışmanın gözlerde de bazı rahatsızlıklara neden olabildiğine işaret eden Prof. Dr. Güler, şunları kaydetti:

"Böyle durumlarda en sıklıkla göz çevresi ve başta ağrı, gözlerde yorgunluk hissi, yanma, batma ve kızarıklık görülebilir. Yakınmalar daha çok günde 4-6 saatten fazla bilgisayar karşısında çalışan, özellikle gözlerinde miyop veya astigmatizm kusurları olan kişilerde sık görülür.

Bilgisayarla çalışmanın gözlerde kalıcı bir etkiye neden olmadığı bilinmektedir. Fakat gündelik yaşamda pek sorun oluşturmayan astigmatizm gibi kusurlar bilgisayar karşısında rahatsızlıklara neden olabilir.

Yanma, batma, kızarıklık, sulanma gibi yakınmalar monitöre bakarak çalışan kişilerde göz kırpma sayısındaki belirgin azalmaya bağlı olabilir." Ekranın gözlerden 50-70 santimetre uzakta ve göz hizasından biraz aşağıda bulunmasının yorgunluk yakınmalarının azalmasını sağlayabileceğini ifade eden Güler, "Gözle ilgili yakınmaların azaltılabilmesi için öncelikle iyi bir göz muayenesi yapılmalıdır.

Ayrıca çalışma sırasında sık ara vermek ve aralarda örneğin pencereden uzak nesnelere bakmak göz sağlığı açısından önemlidir" dedi.

Bel, baş ve boyun ağrıları

Tıp Fakültesi Fizik Tedavi Ana Bilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Güler, bel, baş ve boyun ağrıları, omuz ve boyun tutulması, boyun ve belde disk zorlanmaları, sırt bölgesinde şekil bozuklukları, eğilmeler, osteoporoz gibi bölgelerde ağrıların oldukça sık görülen rahatsızlıklar olduğunu belirterek, şunları söyledi:

"Hatta iş güç kaybına ve sağlık hizmeti alma açısından şirketlere ve devletlere oldukça büyük yük getirmektedir. Bunların bilgisayar kullanımı ile ilgili olarak sıklıkla uzun süre hareketsiz kalma, stres, uygun olmayan duruş biçimi gibi nedenlerle ortaya çıkarlar. Kas, kemik, sinir ve damarların aşırı gerilme ve uygun olmayan duruş biçimlerine bağlı olarak şekil bozuklukları bu tip hastalıkları yaratabilir. Bu rahatsızlıklar olduğu zaman ihmal etmeden öncelikle bir ortopedi uzmanına muayene olmalısınız."

Bilgisayar kullanırken yapmanız gerekenler

Prof. Dr. Güler, bilgisayar kullanılırken, bazı hareketlere dikkat edilmesi gerektiğini vurgulayarak, "Bilgisayar karşısında dik olarak oturun. Yazı yazarken klavyedeki tuşlara fazla güçlü olmayan bir biçimde dokunun. Fareyi yumuşak bir biçimde tutun. Kollarınızı ve parmaklarınızı yazma işlemi yapmadığınız zaman dinlendirin. Uzun süreler çalışmayın ve sık sık aralar verin. Çalışma sürenizi planlayın. Her gün belli sürelerle çalışın ve ara verin" diye konuştu.

Uzun süre aynı pozisyonda oturulmaması gerektiğini dile getiren Güler, şunları söyledi:

"Oturduğunuz sandalyenin arkası belinizi destekleyecek şekilde olmalı, bilgisayarınız göz hizasında olmalı, bileğinizi olabildiğince düz bir şekilde tutun. Ayağa kalkın ve sağ elinizle sol omzunuzu sol elinizle sağ omuzunuzu kavrayın. Başınızı kolunuzun aksi yönünde çevirebildiğiniz kadar hareket ettirin. Başlangıçta kendinizi zorlamayın. Gün geçtikçe ve boyun kaslarınız güçlendikçe zaten hareket mesafesi artacaktır.

Boynunuzu beşer kez sağa sola öne ve arkaya doğru hareket ettirin. Her iki omuz, dirsek ve el bileği eklemlerini ve parmakları 2-3 saat arayla hareket ettiriniz, açıp kapatın. Oturduğunuz yerden kalkarak ayakta durunuz ve dizlerinizi kırmadan parmaklarınız yere değecek şekilde öne eğilin. Ayrıca sağa sola ve arkaya belden eğilmeye çalışın. Oturduğunuz yerde derin nefes alıp verin. Bu hem gerginliğinizi azaltır, hem de kaslarınızı gevşetir."

milliyet