8 Ağustos 2007 Çarşamba

Sensizlik...

Yollarımızı ayırdık zannediyordum. Ben hala yol ayrımında durup gidişini izliyormuşum meğer. Her adımda canımın acısı bundanmış. Gittikçe görüntün uzaklaşıyor, sonra tamamen yok oluyor. Şimdi hangi yollardasın ya da kiminle yoldasın bilmiyorum. Ben hala yol ayrımındayım. Dönen olmayacağını bilmeme rağmen. Seni en son gördüğüm yer diye seviyorum belki de burayı.


Elbette biliyorum sabahları seninle değil de yanıbaşımdaki saatle uyanacağımı. Sensiz geçiricem bütün günümü. Sen nerdesin diye kızmayaksın bana. Hesap vermeyi bile özlermiş demek insan. Sana ait ne varsa seviyorum demiştim. Sevmediğim şeyleri bile seviyormuşum.

Dokunduğun eşyalara dokunuyorum sana dokunurmuşcasına. Dokunuşlarını özlüyorum ve böyle kandırıyorum kendimi.

Herşey ne güzeldi seninle. Yanında olmak. Gülüşünü duymak. Parıldayan gözlerine bakmak. Herşeyi bırakıp birbirimize kaçmak. Yokluğunda seni özlemek.Beni düşündüğünü bilmek. Sürekli beraber olmanın hayallerini kurmamız. Sarıldığımızda dünyadan kopup gitmemiz.

Çok sevmek bile engel olmuyor saçma sapan kavgalara değil mi? Gurura yenik düşürebiliyoruz sevgiyi. Gurur, başkalarının bizi güçlü görmesi için giriştiğimiz yapay davranışlar değil mi? Sahip olduğumuz asıl güzel şeyleri unutup binlerce önemsiz şey ile bunu yok etmeyi başarabiliyoruz.

Şimdi napmalı peki, gururumuzu da yanımıza alıp başımız dik kalbimiz kırık bir şekilde yola devam mı etmeli? Tekrar güneşin doğması için içimizdeki fırtınayı serbest mi bırakmalı?

Şimdi varlığın bana ait değil. Aynı havayı solumuyoruz. Aynı yolda koşmuyoruz. Zaten umrunda mı bilmem ama ben yaşadığım her an ı sen de olsaydın nasıl yaşardım diye düşünüyorum.

Günlerden ne, saat kaç hiç bilmiyorum benim için her an sensizlikten geçiyor…
Bana verebileceğin en kötü şey ile yaşadığımı zannediyorum şimdi.
Sensizlik..

Uzakmavi

Hiç yorum yok: