31 Ekim 2007 Çarşamba

Facebook hakkında herşey

Bugünlerde herkeste çılgınca bir Facebook'çuluk başladı. Facebook yüzünden, evde çocuklardan bilgisayarda bize sıra gelmez olunca bizde de merak uyandı. Araştırmacı kimliğimizle işin içine girip bu Facebook nedir ne değildir inceleyelim istedik. Araştırmada kullandığımız çoğu kaynağı (%90) oturup üşenmeden İngilizceden çevirdik. Facebook Türkçe desteğine sahip olmadığından olsa gerek pek Türkçe döküman yok.. Bu arada Facebook'a üye olup bir de grup kurduk

Bilerek kullanıldığında oldukça yararlı olmasına rağmen gençler üzerinde oldukça zararlı tesirler bırakabilecek, bağımlılık yaparak, en azından günün çoğunu yararsız yere harcatacak bir şey olan Facebook'u tanıtan araştırma yazısını faydalı bulacağınızı umarız ...

Facebook Doğuşu
Facebook, Harvard Üniversitesi öğrencisi Mark Zuckerberg tarafından 4 Şubat 2004 tarihinde kurulan ve şu an itibariyle 13 milyon kayıtlı üyesi bulunan internetin en büyük sosyal ağlardan biri.

Facebook, bir sosyal paylaşım ağı tipinde internet uygulamasıdır. Facebook, insanların arkadaşlarıyla iletişim kurması ve bilgi paylaşılması amacıyla kullanılmaktadır. Facebook, 4 Şubat 2004 yılında Mark Zuckerberg tarafından kuruldu. Mark Zuckerberg, 2006 yılında Harvard 2006 sınıfında daha önce de Ardsley Lisesindeydi. Facebook kurulduğunda üyelik Harvard öğrencileriyle sınırılıydı. Daha sonra öncelikle Boston bölgesindeki okullara (Boston Koleji, Boston Üniversitesi, Harvard, Northeastern Üniversitesi, Tufts Üniversitesi), Rochester, Stanford, NYU, Northwestern, ve iki ay sonra da Ivy League okullarına açıldı. Ertesi yıl pekçok üniversite bireysel olarak katıldı. Sonunda sonunda .edu, .ac, .uk gibi eğitim kuruluşları uzantılarına sahip email adreslerine açıldı. Ağlar ya da gruplar (network), geniş firmalar ve liselere de açıldı. 11 Eylül 2006'dan bu yana bütün uzantılara sahip email adresine açıldı. Kullanıcılar istediği tipte gruba katılabilir. Bunlar, lise, çalışma yerleri tipleri ve coğrafi ya da bölgesel bazda olabilir.

Temmuz 2007'de, Facebook sitesi yüksek okul odaklı siteler arasında 34 milyon aktif üyeyle en yaygın ve geniş kullanıcıya sahip ağ ünvanını aldı. Eylül 2006'dan Eylül 2007'ye en çok ziyaret edilen siteler arasında yerini 60. sıradan 7. sıraya yükseltti. Amerika'da fotoğraf ve resimler açısından bir numaralı siteydi. Bu sayıyla Flickr'dan daha fazla fotoğrafa sahipti. Facebook altında günde 8.5 milyon fotoğraf yüklenmektedir.

Facebook ismi, Amerika'da üniversitelerde yaygın olan öğretim üyesi, öğrencilerin isimlerinin birbirlerini tanımak için bir arada tutulduğu kağıt fotoğraf albümü (paper facebook) uygulamasından almıştır.

Facebook İşlemleri (Facebook Operations)
Site, kullanıcılar için ücretsizdir. Gelirlerini banner ve sponsor linklerden gelen reklamlar oluşturmaktadır. Nisan 2006 itibariyle reklam gelirlerinin haftalık tutarının 1.5 milyon dolar olduğu söylenmektedir. Kullanıcılar, öncelikle fotoğraflarının, kişisel meraklarının yer aldığı bir profil oluştururlar. Özel ve herkese açık mesajlarını paylaşarak değişik arkadaş gruplarına katılabilirler. Profil verilerinin görüntülenmesi aynı grup veya onaylanmış arkadaşlarla sınırlıdır. TechCrucbh'a göre desteklenen ve grubu olan okuların öğrencilerinin %85'i bu ağlar içinde yer almaktadırlar. Kullanıcıların %60'ı günlük olarak çevrimiçi olmaktadırlar. %85'i en az haftada bir %95'i ise en az ayda bir çevrimiçi (login) olmaktadırlar. Facebook yetkilisi Chris Hughes'e göre insanlar ortalama gününün 19 dakikasını Facebook'ta geçirmekteler. Bir araştırmaya göre, Facebook üniversite öğrencileri arasında en popüler şeyler arasında ipod olayından sonra ikinci sırada yer almaktadır.


Facebook Kuruluşu, Gelişimi ve Yayılması
Facebook kurulduğunda adı 'The Facebook'tu. Mark Zuckerberg, 2004 yılında Harvard'a katılırken kurduğunda kendisini Andrew McCollum ve Eduardo Saverin destekledi. Bir ay sonra, Harvard'taki nüfusun yarısı Facebook'a kaydoldu. Bu arada, Zuckerberg'e Dustin Moskovitz ve Chris Hughes katılarak sitenin yaygınlaştırılmasına katkı sağladılar. Böylece Facebook, MIT, Boston Üniversitesi, Boston Yüksekokuluna yayıldı. Bu yayılma Nisan 2004'te devam etti. ertesi ay, Zuckerberg, McCollum ve Moskovitz Palo Alto'ya (California) taşınarak, Adam D'Angelo ve Sean Parker yardımıyla Facebook'un geliştirilmesine devam ettiler. Eylül'de Divya Narendra, Cameron Winklevoss ve Tyler Winklevoss, diğer bir sosyal paylaşım ağı olan ConnectU sahipleri Facebook'a karşı dava açtılar. Bu davada, ConnectU sahipleri, Zuckerberg'in kendileri için geliştirdiği kaynak kodunu Facebook'ta kullandığını iddia etmektedirler. Bu arada Facebook, Paypal ortağı Peter Thiel'dan 500,000 dolar yardım aldı. Aralık itibariyle Facebook kullanıcı sayısı bir milyonu aşmıştı.

2005 Yılında Facebook
Mayıs 2005'te, Facebook, Accel Partners ile sermayesini 12.7 milyon dolara yükseltti. 23 Ağustos 2005'te Facebook, facebook.com alan ismini Aboutface firmasından 200,000 dolar karşılığında satın aldı. Daha önce thefacebook.com olan alan adı facebook.com oldu. Bu arada kullanıcı sayısında muazzam artışlar oldu. Bu arada profil sayfaları daha kullanıcı dostu oldu. O ay, McCollum tekrar Harvard'a geri döndü. Daha önce olduğu gibi, Hughes Cambridge Üniversitesine devam etti. Devam ederken firmanın yetkili sekreteri olarak kaldı. 2 Eylül 2005'te Zuckerberg, Facebook'un lise eklentisinin çalışmalarını başlattı.

Ekim itibariyle, Facebook'un genişlemesi artık küçük üniversitelere inmişti. Amerika, Kanada, İngiltere (UK) tüm Instituto Tecnologico y de Estudios Superiores de Monterrey (ITESM) system Meksika), Puerto Rico tüm üniversite, Virgin Islands Üniversitesi gibi üniversitelere yayıldı. 11 Aralık 2005'te, Avustralya Üniversiteleri, Yeni Zelanda (New Zealand) üniversiteleri ağa katıldı. Böylece Facebook'taki üniversite ve yüksekokul sayısı 2,000'i aştu. Lise sayısı 25,000 olup Amerika, Kanada, Maksika, İngiltere, Avustralya, Yeni Zelanda ve İrlanda'ya yayıldı.

2006 Yılında Facebook
27 Şubat 2006'da, Facebook, kullanıcıların genel isteği üzerine üniversite öğrencilerinin lise öğrencilerini arkadaşlar olarak eklemesine müsaade etmeye başladı. Bir ay sonra28 Mart 2006 tarihinde Businessweek, sitenin genel kabul potansiyeline eriştiğini raporladı. Facebook, 750 milyon dolarlık resmi bir teklifi redetti. İstenen fiyatın 2 milyar dolar olduğu söylentisi yayıldı. Nisanda, Peter Thiel, Greylock Partners, ve Meritech Capital Partners sitede 25 milyon dolarlık ilave yatırıma gitti. Mayısta, Facebook ağı Hindistan'a ulaştı. Hindistan'da Hint Teknoloji Enstitüsü ve Hint Yönetim Enstitüsü (Indian Institutes of Technology (IITs) ve Indian Institutes of Management (IIMs)) Facebook ağına katıldı. Ertesi ay Facebook, Quizsender.com'un Facebook görünüşünü (Facebook arayüzü) kopyaladığını iddia ederek Quizsender.com'a karşı 100,000 dolarlık dava açtı. 25 Haziran'da, ek gelirler getirecek yeni hizmetler Facebook sitesinde devreye sokuldu. Facebook ve iTunes birlikte bir promosyon kampanyası düzenledi. Bu kampanyaya göre Apple öğrencileri değişik müzik kategorilerinde 25 bedava şarkıyı 30 Eylül tarihine kadar indirebileceklerdi. Kampanyanın amacı öğrencileri güz döneminden önce Facebook hizmetleri konusunda ilgilendirmek ve bilgilendirmekti. Ağustos'un yarısında Facebook, Almanya'daki üniversiteleri, İsrail'deki liseleri (Haifa, Jerusalem, ve Qiryat Gat) ağına kattı. Aynı ayın 22'sinde Facebook, Facebook notları (Facebook notes) başlattı. Facebook notları, etiketleme (tagging), yerleşik resim (embedded images) ve başka özellikleri içeren bir blog uygulamasıdır. Bu sayede, Xanga, LiveJournal, Blogger (blogspot) ve diğer blog servislerinden blogların, Facebook'a aktarılmasına (import edilmesine) olanak sağlandı. Bu eklenen yeni özellik sayesinde, okuyucuların diğer blog sistemlerinde olduğu gibi bloglar üzerinde yorumlar yapmasına imkan vermektedir.

11 Eylül 2006'da Facebook, internetteki tüm kullanıcılara açıldı. Ardından mevcut kullanıcı tabanının protestoları yükseldi. 2 hafta sonra Facebook, geçerli e-mail adresi olan herkese kayıt olabilme hakkı tanıdı.


2007 Yılında Facebook

10 Mayıs 2007'de Facebook, kullanıcıların çeşitli reklamlarını Facebook sitesi üzerinde ücretsiz olarak yayımlayabileceğinin planlandığını duyurdu. Bu şekilde Facebook, Craigslist gibi diğer reklam firmalarına rakip oldu. Bu özellik Facebook altında Facebook Pazarı (Facebook Marketplace) olarak bilinmektedir. Facebook Pazarı (Facebook marketplace), 14 Mayıs 2007'de uygulamaya geçti. 24 Mayıs 2007'de Facebook, yazılım geliştiricilerinin de çeşitli uygulamalar geliştirebileceği bir API (Application Programmers' Interface) devreye soktu. Bu API, Facebook Platformu (Facebook Platform) olarak bilinmektedir. Haziran'da, daha önceki yıli iTunes ile Facebook arasındaki ortaklık devam etti. Apple öğrencileri grubu (Apple Students Group) aracılığyla, bedava müzik indirme (music download) servisi, Facebook ve iTunes birlikteliğini sağladı. Haziran'da Facebook, Parakey firmasını Blake Ross ve Joe Hewitt'dan satın alarak ilk defa firma satın almış oldu. Ağustos'ta firma Newsweek dergisinin kapağında Steven Levy'nin hikayeleştirmesiyle daha da ünlendi. Daha sonra Facebook, 24 Haziran 2007'de YouTube firmasının önceki CFO'su Gideon YU'yu işe aldı. Gideon Yu, Michael Sheridan'ın yerine işe başladı. 25 Eylül 2007'de Microsoft'un Facebook'ta hisse almak istediği söylentisi yayıldı. Facebook firmasının tümüyle satılmasının, kurucu Mark Zuckerberg'in Facebook'u bağımsız tutmak istemesi nedeniyle zor olduğu söylenmekte.

Facebook Site Özellikleri

Facebook, genel olarak bir sosyal paylaşım ağında temel olarak bulunması gereken özelliklere sahiptir. Aşağıda Facebook içinde bu özellikler ayrı ayrı incelenmektedir.


Facebook Duvar (Facebook Wall)
Duvar, herbir kullanıcının profil sayfasındaki bir boşluk olup arkadaşların mesaj göndermesi için kullanılmaktadır. Bu sayede isteyen Facebook kullanıcıları kendi ağ grubundaki arkadaşlarıyla iletişim kurabilirler. Bir

kullanıcının duvarı, eğer profilinde izin verdiyse izin verdiği diğer kullanıcılar tarafından da görülebilir. Farklı kullanıcıların duvar postaları bir kullanıcının Haber beslemesi (News feed) aracılığıyla görülebilir. Pekçok kullanıcı

arkadaşlarının duvarlarına kısa, geçici notlar bırakabiliriler. Daha mahrem veya özel mesajlar kaydedilir ve kişinin Gelen kutusuna (inbox) gönderilir. Bu tür notlar sadece gönderici ve gönderildiği kişi tarafından görülebilir.

Bu durumda email gibi değerlendirilebilir.

Haziran 2007'de Facebook, kullanıcıların duvara dosyaları da (attachments) eklemesine izin vermeye başladı. Daha önce duvar sadece metin içerikleri kabul ederken artık dosyalar da gönderilebilmekte.


Facebook Hediyeleri (Facebook Gifts)

Resimde bazı Facebook armağanları ya da Facebook hediyeleri görülmektedir. Şubat 2007'de Facebook, siteye yeni bir özellik ekledi. Bunun adı gift yani hediyedir. Arkadaşlar birbirine bu hediyeleri gönderebilirler.

Hediyeler aslında msn'de alışık olduğunuz küçük simgelerden (small icon) başka birşey değiller. Bu küçük ikonlar Apple tasarımcısı Susan Kare tarafından tasarlanan küçük özgün tasarımlar. Bu sanal hediyeler

Facebook'un sanal hediye dükkanından seçilerek istenen arkadaşlara mesajlara ilave edilmek suretiyle gönderilebilir.

Bir kullanıcıya verilen hediyeler, alıcının duvarında gönderenin mesajıyla beraber görünür. Eğer kullanıcı hediyeyi özel olarak belirlerse sadece alıcı görebilir. Bu durumda gönderenin ismi ve iletisi diğer kullanıcılar tarafından görülemez. Ayrıca tüm hediyeler (özel hediyeler de dahil olmak üzere) alıcının hediye kutusunda (profilde yer alan duvarın sağ üst tarafında) gösterilir. Hediyenin yanında ya gönderen kullanıcının ismi (public gifts) veya özel kelimesiyle (Private) ifade edilir. Ayrıca anonim (anaonymous) seçeneği de mevcuttur. Bu durumda profil erişimine sahip herkes hediyeyi görebilir. Fakat yalnız alıcı mesajı görebilir. Gönderenin adını kimse göremez. Hediye, alıcının hediye kutusuna gider fakat kullanıcı duvarında yer almaz.

Facebook kullanıcılarına kayıt olduklarında bir bedava hediye (free gift) verilir. Kullanıcı tarafından verilen her ilave hediyenin maliyeti 1 ABD dolarıdır. İlk seçilen hediyelerin başında Sevgililer Günü temalı (Valentine's Day) idi. Şubat 2007'de gönderilen hediyelerin %50'si Susan G. Komen'in tedavisinde kullanılmak üzere bağışlandı. Şubattan sonra, artık bağış olmadı (daha önceki muhtemelen kullanıcıları hediye göndermeye alıştırmak içindi). Daha sonra Facebook, hergün için yeni bir hediye üretmeye başladı. Çoğu hediyeler kısıtlı miktarda ve belli zamanda kullanılmaya has olarak üretildi. O günkü hediyeleri, kullanıcılar siteye girdiklerinde görmektedirler.

Uygulamaların ilerlemesiyle bu 1 dolarlık miktarlar için yeni yollar bulundu. Artık Facebook üzerinde çeşitli uygulamalarla ücretsiz hediyeler de mümkündür.


Facebook Pazarı (Facebook Marketplace)
Mayıs 2007'de Facebook, yeni bir özellik olan Facebook Pazarını (Facebook Marketplace) başlattı. Bu özellik sayesinde kullanıcılar aşağıdaki kategorilerde ücretsiz reklam yayımlayabilmektedir.
Satılık İlanı, Ev İlanı, İş İlanları, Kiralık ve Satılık İlanları vs. Reklamlar istenilen formatta ya da Facebook'un önceden belirlediği biçimde olabilir. Facebook Marketplace şu anda tüm Facebook kullanıcılarına açık olup şimdilik ücretsizdir. Tabii şimdilik..

Facebook Dürtmeleri (Facebook Pokes)
Facebook, poke özelliğiyle bir kullanıcının diğer kullanıcının dikkatini çekmesini sağlar. Facebook'un Sıkça Sorulan Sorular kısmında dürtme şöyle açıklanmakta.

"Poke, arkadaşlarınızla bir şekilde etkileşime geçmenizi sağlayan bir özelliktir. Poke özelliğini oluştruduğumuzda, bunun herhangi bir amaca yönelik olmadan yararlı olacağını düşündük. İnsanlar bu özelliği çok farklı algılamakta, biz de bu konuda teşvikçi olmaktayız. Prensip olarak dediğimiz gibi, bir kullanıcının diğerinin dikkatini çekmekten ibaretti. Fakat pekçok Facebook kullanıcısı bunu dikkat çekmek veya merhaba demek için kulanıyor. Bazı kullanıcılar ise bunu karşıt cinse mesaj amacıyla kullanmaya başladı. Bu nedenle Facebook altında Eylül 2007 itibariyle 250,000 üyeyi geçen "Enough with the Poking, Lets Just Have Sex," denilen bir ağ grubu oluşmuştur. Çeşitli ağ arkadaşları sık sık poke war denilen dürtme savaşları yapmaktalar. Poke savaşında iki kullanıcı karşılıklı olarak poke back özelliğiyle birbirini dürtmektedir (poke etmektedir).

X Me ve SuperPoke gibi yeni bazı uygulamalar kullanıcının poke yerine başka kelimeler kullanmasına izin vermektedir."


Facebook Durum (Facebook Status)
Facebook "status" özelliği kullanıcıların arkadaşlarını ve Facebook gruplarını mevcut durumları ve eylemleri hakkında bilgilendirmek için kullanılır. Facebook, kullanıcının durumu hakkında "(User name) is..." yazar ve kullanıcının bunu doldurmasını ister. Örneği 'User is Tatilde' gibi.. Durum güncellemeleri, kullanıcıların arkadaş listesindeki "Recently updated" bölümünde gösterilir.

Facebook Olayları (Facebook Events)
Facebook Olayları, üyelerin arkadaşlarına duyurmak istedikleri olaylar, düzenlemek istedikleri toplantılar olduğunda kullanabildikleri bir özeleliktir.


Facebook Markup Language
Facebook Markup Language (Facebook Markup Dili)
Facebook Markup Language bir çeşit HTML dilidir. Facebook uygulama geliştiricilerinin uygulamalarının bir şekilde kendi isteklerine göre özelleşitirilmesi ve görüntülenmesine sağlayabilmek için kullanılabilecek bir dildir. Facebook, yazılım geliştiricilerin kısıtlı da olsa bazı uygulamalar geliştirilmesine olanak tanımaktadır.

Facebook Veri Modeli

Aşağıda Facebook'un UML görsel dilinde çizilmiş veri modeli yer almaktadır. Veri modeli Facebook'un sınırlı bir modelidir. Facebook uygulamasındaki varlıkları, ilişkileri ve nitelikleri gösteren bu veri modeline ait veritabanı sunucusu MySQL veritabanı yönetim sistemiyle yönetilmektedir.

Facebook Altyapısı LAMP

Facebook altyapısı LAMP açık kaynak kodlu yazılım sistemi üzerine bina edilmiştir. Facebook yazılım mimari mühendisi Steven Grimm blogunda şunları yazıyor.

'Hemen hemen tüm sunucularımız açık kaynak kod yazılımla çalışıyor. Web sunucuları, Linux, Apache ve PHP kullanmaktadır. Veritabanı sunucuları ise MySQL kullanmaktadır. Arka planda bazı yazılımlar Python, Perl ve Java kullanmaktadır. gcc ve Boost ise bazı kısımlarda kullanılmakta.'

Facebook Programlama Dilleri

Facebook, yazılım geliştirmede birden fazla dil kullanılmaktadır. Facebook'ta kullanılan bu diller şunlardır:


PHP (Açık kaynak kodçu yazılımcıların vazgeçilmez dili)
Pyhton (Google'da da kullanılan açık kaynak kodlu dil)

Perl (Açı kaynak kodlu dil)

gcc (gnu C derleyici)


Facebook Uygulamaları

Facebook Videolarını Paylaşma
Facebook, platformunu açtığında kendi videolarını Facebook üzerinde paylaşmak üzere bir uygulama geliştirdi. Kullanıcılar bu hizmeti kullanarak Facebook üzerinde videolarını paylaşabilirler. Kullanıcılar önce videolarını yüklerler (upload ederler). Facebook Mobile ve webcam kayıt (webcam recording) özelliği ile de videolarını ekleyebilirler. İlave olarak kullanıcılar, videolarında arkadaşlarını etiketleyip (tagging), resimlerle veya fotoğraflarla yaptıklarını da gerçekleştirebilirler. Bu özellik Facebook ile Myspace arasında rekabeti kızıştırmaktadır.

Fakat Facebook, videoların dışarıyla paylaşılmasına izin vermemektedir. Facebook kullanıcıları, Facebook'tan videoları indirme veya dışarıya alma (download ve export) işlemi yapamazlar.

Buna rağmen userscripts.org adresinde verilen Greasemonkey Userscript uygulamasını kullanarak Facebook videolarını indirebilir veya Facebook dışında paylaşabilirsiniz.

Facebook Konusunda Çeşitli Haberler

Microsoft’un gözü Facebook’ta

Wall Street Journal gazetesi, bilgisayar devi Microsoft şirketinin, siteye yatırım yapmayı planladığını duyurdu. Gazete şirketin, Facebook’un yüzde 5 hissesi karşılığı 300 ila 500 milyon dolar arasında bir meblağ ödemeye hazır olduğunu yazdı.

Facebook iphone İşbirliği
Facebook şimdi de iphone'da. uzun zamandır pek çok yerde görmeye başladığımız facebook, sıranın mobil versiyonlarını geliştirmeye geldiğini düşünmüş ve iphone ile anlaşmış.

Facebook İngiltere'yi Sarsıyor
Bu zamana kadar hep mali değeri konuşulan facebook üzerine bu sefer de tam zıttı denebilecek bir araştırma yapılmış... Peninsula şirketinin yaptığı genel araştırmada Ingiltereli çalışanlar facebookta geçirdikleri zaman dolayısıyla £130m (yaklaşık $260M USD) zarara yol açıyorlarmış... Bu rakamın manevi, yani saat cinsinden değeri ise hey ay 233 milyon saatlik bir iş gücü kaybı anlamına geliyormuş..

Facebook İlleti
Ağustos 2007 itibariyle Facebook hastalığının yayılması..

Kuzey Amerika'nin yonja'si seklinde ortaya cikip sonra isi cigrindan cikarmis bir websitesi var . Buna yaklasik 7 aydir ben de uyeyim . Facebook kendini sadece universiteliler, lise ogrencileri ve arkadas arayanlarla sinirlamayip yasayan herkesi kendine uye yapma amaci guttugunden gunde 150 bin kusur uye aliyor. Amerika'daki ve Kanada'daki kolej ogrencilerinin %85'inin facebook hesabi varmis . Toronto'da 650 bin kisi facebook'a kayitli.(Toronto'da toplam 3 bucuk milyon insan var zaten )

Facebook'taki ünlüler
Son günlerin fenomen internet sitesi facebook’a Türk ünlülerin de ilgisi hayli fazla! Sitede Kenan Doğulu, Burak Kut, Tarkan Tevetoğlu, Beyazıt Öztürk gibi isimler bile var..

Değeri 10 milyar doları bulan yeni internet arkadaşlık sitesi facebook’a birçok ünlü ismin de üye olduğu ortaya çıktı. Sitede arkadaş listesi en kabarık olan isim ise Helin Avşar. Küçük Avşar’ın arkadaş listesinde tam 412 kişi var. Ona en çok yakın olan isim ise Hülya Koçyiğit’in torunu Neslişah Alkoçlar! Neslişah 268 arkadaşıyla Helin’e yaklaşamıyor bile...

Diğer bir kaynak : http://en.wikipedia.org/wiki/Facebook

Bu Yazı : http://uzaktanegitim.blogspot.com/ hazırlanmıştır..

Bir kale ve sahibi...

 

Önünden geçen herkesin hayranlıkla baktığı, ihtişamlı bir kaleye bu yazı..

 

Duman kokan, griye çalan, her duvarında geçmişinin onda bıraktığı izler görülebilen bir oda… bir ev, yıllardır carpıstıgı hayatının savaşından çıkmış yıkıntı içindeki bir ev,bir yuva!!!

 

Her şeyden darbe yemiş yorgun bir adam, içindekileri ile birleşmiş, hepsinden bir parça alıp acı gibi gerçeğe dönüşmüş, nefes alabilen bir aldıgını zanneden bir adam…

 

Ben bütün odalarını gezdim kalenin her oda da bir acıyı gördüm. Dışarısıyla içinin farklılığını içinde kaybolunca öğrendim. İçine sızılmasının zor olduğu kadar çıkışının da kolay olmadığını izledim.

Odaların birer birer kilitlendiğini, kolay kolay da açılmadığını fark ettiğimde ise çok geç kalınmıştı.

Çünkü odanın birinde kilitli kalmıstı kalenin sahibi...

Hersey yolundaymis  gibi izlenim birakir, guvenmek  sanki adiymis gibi ve sogukkanli ve guzel oyun oynarim der oyunumu.Kimseye ihtiyaci olmadigini soyler.Ama sakin  inanmayin. Bunlarin altinda gercek ben karmakarisikliklar icinde ve yalnizlikla ve korkuyla basbasadır.Dikkatlice dinleyen biri,aslında onu ve soylemediklerini işitir...

Kendisine ne kadar daha cok yakinlasirsaniz,size daha da kor ve gozu kapalica saldirabilir.

 

Üzerine titrediklerimiz , özendikçe sakındıkça elimizden kayıp gidiyor bir bir .Sakındıklarımız mıdır hep giden , gidecek sandığımız mı sakınılır ?

 

Sorgulamaları çok önce olmalıydı belki... Oyunun kurallarını yazarken, yaşarken... Oyun... Hala oyun diyordu... Evcilik oyunu, evlilik oyunu.... İflah olmaz bir oyuncuydu... Hayatın ve çevresinin ona çizdiği rolleri oynayan... İyi bir eş, iyi bir ebeveyn...

 

Mantığına o kadar güveniyordu ki yaptığı herşeyin doğruluğuna karşı şüphesi yoktu bu zamana kadar...

 

Herkesin de onaylamasını bekliyordu gizliden gizliye... Gizliden gizliye mi? Buna kendi bile inanmamıştı... Yüzünde acı bir ifadeyle karşısındakilere nasıl empozeler ettiğini farketti... Ama ona göre öyle olmalıydı! ! ! Doğru olan buydu! ! ! Yine ben merkezci olmuştu... Herşeyi kendine yoruyordu, kendinde başlatıp yine kendinde bitiriyordu...


Parçalanmış hayatlar, yıkık dökük harabelerin üzerine kurulmuyor yenilikler, sırıtıyor yeni kokmuyor.

Yaşadığımız,seçtiğimiz,güzel umutlara kurduğumuz hayatlarımızdan başka bir hayata yatay geçiş yapamıyoruz.

Zorunlu ! Mecbur ve borçlusun elindeki hayatı sonuna kadar yaşamaya, değiştiremezsin hayatının yolunu,sokağını kapı numarasını.Birbirine kenetlediğimiz yaşamımızı, bizimki ile kelepçelediğimiz o gün isterken bugün bilemezken başka yaşamlarla beraber , anahtarı da pas tutmuştur çoktan ,açılmaz olur.Açıp gitmeye çalışırken de kanar, debelenirken de paramparça olur heryerimiz kırık dökük çizik !

 

Biçare. caresizlik cıkmazlara sokar. Diger elindeki hayatı bu sefer kanırtırsın. Cunku cıkmazlara girmişsindir,diger hayatıda suruklersin. Canın acıyordur, istersin ki onunki de acısın...

Bahaneler ararsın.

 
Hayatımız,yaşanmışlıklar bizi bıraksa da asılolan biz onu bırakamıyoruz.İşte ne kadar arzulasak da başka bir hayata yatay geçiş yapamıyoruz. Korkuyoruz...

Kapanmaz yaralar vardır, sevinçlerle bezenmiş !
Mutluluklar vardır , gözyaşları ile yıkanmış !
Umutlar vardır, yıllar ile örülmüş !

Hayatlar vardır,başka hayatlara eş olamamış,geçmiş tren , kaçırılmış,istasyon da yapayalnız kalmış ,peşi sıra giden trene rayların üzerinden bakakalınmış…

Son düdüğü çalıyor İstasyon şefi ,

Bir sonraki trene çok vakit var.

 

Seni sen yapan ne kaldı söyle ? beynin ! yüreğin ! düşüncelerin ! ideallerin ... gem vurmadığın ne kaldı ?

 

Handan

 

Üç Yahudi


Üç yahudi genç kardeş kendi işlerini kurup zengin olmuş ve yaş gününde
annelerine aldıkları hediyeleri birbirine anlatarak böbürleniyorlarmiş.
Birincisi demiş ki: "Ben anneme kocaman bir ev aldim"
ikincisi : "Ben bir Mercedes aldim ve bir de şöför tuttum"
Üçüncüsü: "Benim hediyem hepinizden güzel. Annemin tevrati okumayı ne kadar
çok sevdiğini ve artik gözleri iyi görmediği için artik okuyamadiğini biliyorsunuz.
Ona bütün Tevrati ezbere bilen büyük kahve rengi bir papağan gönderdim
Onu eğitmek için 12 haham 12 yil boyunca uğraşıp. Bu papağan için havraya
20 yil boyunca her yıl 1 milyon dolar bağişlayacağim ama buna değer.
Annem sadece bölümün adini söyleyecek ve papağan ona ezbere okuyacak"
Kisa bir süre sonra annneleri üçünede birer teşekkür mektubu yazmış:
Birinciye:
"Milton, bu ev çok büyük. Bana bir tek odasi yetiyor ama hepsini temizlemek zorunda kaliyorum."
ikinciye:
"Marvin, yolculuk etmek için çok yaşliyim, arabayi hiç kullanmiyorum ve şöför çok kaba."
Üçüncüye:
"Canim Melvin'im, annesini mutlu etmeyi bilen tek evladim sensin.
Tavuk çok lezzetliydi, teşekkür ederim.

29 Ekim 2007 Pazartesi

Fıkra

Doğu illerinde ki bir ağanın en büyük zevki, kar üzerine çişiyle imzasını atmakmış.
Bu nedenle kar yağmaya başladığı andan itibaren köyde hayvanlar dahil hiç kimse sokağa çıkamazmış.
Kar biraz kalınlaşınca, ağa sırtına kürkünü giyer ve köy meydanına gelirmiş. Yanında da en yakın yardımcısı Haso.

Ağa sırtını köye doğru döner sonra sorarmış:
-"Ula Hasso, ahali bakiy mi?"
Hasso cevap verirmiş:
-"Evet ağam, hepisi de bir olmuş, pencerelerden bakir."
Ağa çisiyle karın üzerine imzasını atarmış "Abdullah Cizrelioglu".

Sonrada bir nokta koyarmış ve sorarmış:
-"Hala
bakirler mi?"
-"He ağam, hem bakirler hem de çılgın gibim alkıslirler."
Her sene ayni tören sürermiş.
Aradan 7 yıl geçmiş.
Ağa yine, kar tuttuktan sonra, çıkmış köy meydanına.
Sormuş Hasso'ya:
-"Ahali bakir mi?"
-"He ağam, bakirler, köpekler, kediler bile camdadır."
Ağa "Abdullah" diye adini , arkasından "Cizreliog lu" diye soyadını yazmaya başlamış ki;
kalakalmış, çünkü yaş gereği prostat.
Halka rezil olmak var. Alçak sesle Hasso'ya sormuş:
-"Bakirler mi?"
-"He ağam, bakirler de, sen ne diye durdin öyle?"
Ağa çaresiz:
-"Ula gel yanıma, arkanı dön ahaliye, tamamla şunu." diye emretmis.
Hasso bir an durmuş, sonra çişini yapmaya hazırlanmış ve ağanın kulağına eğilip :
-"Ağam" demiş, "Kırk yıldır kafama vurdin, salak dedin, sırtıma vurdin aptal dedin.
Ha bu kulun okumayi yazmayi sökemedi ki, ucuni tut da yazının devamını sen yaz."


BİRLİKTE ÇALIŞTIKLARINIZI EĞİTMEZSENIZ ....... TUTACAĞINIZ GÜN YAKINDIR.)

MOBBING

İŞYERİNDE PSİKOLOJİK TACİZ (MOBBING)

 

Bir iş ilişkisininde tarafların birbirlerine karşı temel sorumluluğu, işçinin üstlendiği edimi hakkıyla ifâ etmesi, işverenin ise bunun karşılığında işçiye ücretini ve diğer sosyal haklarını ödemesidir. Ancak bu ilişkinin kurulması ve hukuka uygun olarak devam etmesi için sadece yukarıda belirtilen hak ve borçların yerine getirilmesi yetmemektedir. İşçinin sadakat borcu, işverenin eşit davranma ve işçiyi gözetme borcu de en az yukarıda sayılan hususlar kadar önemli ve değerlidir.

İş ilişkisinde asıl olan güven ilişkisi olup, her iki taraf da edimlerini ifa ederken karşı tarafın hak ve borçlarına saygı göstermelidir. İşveren, karşısındakini “nasıl olsa benim çalışanımdır, ben ne istersem onu yaparım- mantığı içerisinde olmamalı, işçi de – nasılsa burda çalışıyorum, istediğim gibi davranırım- dememelidir. Diğer bir ifadeyle, gerek işçi ve gerekse de işveren birbirlerinin maddi ve manevi haklarına saygılı olmakla mükelleftir.

Bilhassa son zamanlarda, işçinin istifaya zorlanması ve psikolojik baskı kurularak işten uzaklaştırılmak istenmesi gibi örneklerle daha çok karşılaşmaktayız. Bu anlamdaki yaklaşımlar sadece iş ilişkisinin devamı anlamında değil, ayrıca işçinin manevi haklarının zarara uğramasına yol açabilmektedir. Psikolojik anlamda baskı altında tutulan bir işçiden verimli ve etkin bir çalışma beklenemeyeceği gibi, yukarıda bahsettiğimiz ve iş ilişkinin temel unsurlarından olan güven ilkesinin de zedelenmesi söz konusu olacaktır. Böyle bir ortamda, işçiden artık iş ilişkisine devam etmesi beklenmesi, katlanılması zor ve telafisi mümkün olmayan hak kayıplarına yol açabilecektir.

Nitekim Ankara 8. İş Mahkemesinin 2006/19-625 sayı ve 20.12.2006 tarihli kararında[1][1] “… tanık beyanlarından da anlaşılacağı üzere amirlerinin uzaktan, yüksek sesle bağırarak, işyapmalarını söylemelerine, telefonla konuşrken, konuşmasına aldırmadan emir ve görev vermelerine, yüksek sesle bağırarak “sen bu işi beceremiyorsun” gibi sözlü saldırılara, hakaretlere maruz kalmıştır. Kişilik hakları çiğnenmiş, çalışma arkadaşları arasında küçük düşürülmüştür. Bu davranışlar mahkememizce işçiyi yıldırmaya, psikolojik baskı uygulayıp genellikle de işten ayrılmasını sağlamaya yönelik davranışlar olarak değerlendirilmiştir. Yine tanık beyanlarıyla doğrulanan, davacının mesai sonrasında ağlama krizine girmesi, psikolojik tedavi görmesi, rapor alması da bu kanaati kuvvetlendirmektedir. Mobbing kavramı işyerinde bireylere üstleri, eşit düzeyde çalışanlar ya da astları tarafından sistematik biçimde uygulanan her türlü kötü muamele, tehdit, şiddet, aşağılama vb davranışları içermektedir.” İfadelerine yer verdikten sonra işçinin uğradığı bu haksız muamele karşısında manevi tazminat talep edecebileceğine hükmetmiştir.

Genel hukuk prensibi olarak bir kişinin hakkının sınırı diğer kişilerin haklarının başladığı yere kadardır. Bu prensip iş ilişkisi anlamında da geçerlidir. Yukarıda zikredilen yargı kararı bu prensibe çok iyi bir örnektir. Söz konusu yargı kararının emsal teşkil ederek, bu şekilde psikolojik baskı altında çalışmak zorunda olan işçilerin maddi ve manevi tüm zararlarının telafisi konusunda ilke teşkil edeceği kanaatindeyim.

 

 Av.Alper YILMAZ

İstanbul Barosu

 

 



 

27 Ekim 2007 Cumartesi

Mutluluk Köpeklikte

 

 

 

 

 

 

 

 

"Bir gün zenginin biri Diyojen' i evine götürmüş. Güzel bir ev, görkemli ve temiz:
-Yerlere sakın tükürme, demiş adam.
Diyojen kalkıp, adamın yüzüne tükürmüş ve:
- Bu evdeki en pis yer senin yüzün zaten, o yüzden oraya tükürdüm."

Hayatı farklı yaşayan, değişik bir bakış açısına sahip bir insan. Doğaya uygun olarak yaşayıp; yapılan her işte, mutluluğu arayan bireyin, bu şekilde hayatını sürdürebileceği felsefesini düstur edinen filozof.

Kiniklerin Piri, İskender' e bile kafa tutan;" Gölge etme başka ihsan istemem " diyebilme umursamazlığı ve korkusuzluğuna sahip, kafa adam işte.

Yaşadıklarına bakınca günümüz değer yargılarının hangi boyutta olduğunu görüp, korkuya kapılmamak içten bile değil. Tek mal varlığı tasını "Avcum varken buna ne gerek var "diyerek atan ve fıçı içinde yaşadığını düşününce: Mal mülk kazanma hırsından birbirleriyle çetin mücadeleler yaşayan, geçirdiği zamanın anlamını bilmeyen insanlara üzülmek lazım.

Elindeki fenerle insanı arayan filozofa, günümüzde ne cevap verebileceğimizi bilemiyorum. Herhalde bu çağlarda yaşasaydı durumumuz, O' nu çok eğlendirirdi. Ölçüsüzlük, gösteriş ve kendini beğenmişliğin; insanın en büyük meselesi ve düşmanı olduğunu savunan bir insan için, bulunmaz bir memba günümüz dünyası.

Beden ve ruh disiplini ikilemesi içinde, birazda aşırıya kaçan fikirlerinin olduğunu da söylemek isterim. Erdemi geliştirmenin insan için, gerekli olduğu konusunda hemfikiriz. Bunun da; arzu ve ihtiyaçları azaltmakla olabilirliği konusunda temelde anlaşabiliyoruz fakat tamamen kaldırmak konusunda yollarımız ayrılıyor kendileriyle.

İnsan ait herşeyi lüzumsuz, gereksiz görüp, neredeyse yok saymak; pek akıllıca bir durum olmasa gerek. (Tabii bu bana ait bir düşüncedir. Beğenen, benimseyen, uygulayan olabilir.) Refah, bilim, güzel sanatlar fazlalıktır. Din, kanun, politika, zenginlik, asalet kaldırılması gerekenlerdir. Doğada herşey ortaktır ve öyle yaşanılması icap eder.

Sayın filozof iyi demiş hoş demiş fakat biraz ölçülerde ayarlı davransa imiş daha iyi olacakmış. Köpekler gibi yaşayarak mutlu olma düşüncesi yüzünden; ortalık havlamalardan, ulumalardan geçilmiyor. Tabii maddiyatın değeri konusunda hak vermiyor değiliz kendisine. Demek yine karşımıza "İnsan herşeyin ölçüsüdür." çıkıyor.

Denge, ölçü. Eşitlik, hakça, adilce. İnsaflı, insanca, insani.

Günün birinde ancak tek kişinin geçebileceği kadar dar olan bir köprüden geçerken, karşı yönden gelmekte olan asilzadenin biriyle ortada karşılaşır. Birkaç saniye süren duraklama sonrasında asilzade "Ben sefil insanlara yol vermem" der. Bunun üzerine Diyojen "Ben veririm" der ve kenara çekilip yol verir..

Bizde çekilip, yol vermeliyiz demek ki?!

 

Ayda

 

 

Beyaz dişler için

İnci gibi beyaz dişler için

Sigara ve çay-kahve gibi gıdaların yanı sıra antibiyotikler yüzünden sararan dişlerinizin beyazlaması mümkün. İşte sorulan sorular ve yanıtları

Beyazlatma işlemi nasıl gerçekleşiyor?
Beyazlatma jelindeki beyazlık sağlayan molekülle, dişin renklenmesini sağlayan sarı molekül yer değiştirir. Böylece dişin rengi açılır.

Hangi renkte sonuç olumlu olur?
Zaman içinde oluşan sarı ve hafif kahverengi renklenmeler en iyi sonucu verir. Koyu kahve, mavi-gri renklenmeler ise dişin en derin yapılarına yerleşmiştir ve zor beyazlatılır. Bu tür renklenmeler genellikle dişin gelişimi esnasında antibiyotik kullanılması ile oluşur ve tedavisi uzun zaman alabilir.

MÜKEMMEL SONUÇ

Ne kadar sürede dişler beyazlar?
Kullanılan beyazlatıcı jelin tipine, kullanım süresine ve uygulanan yere (ev-muayenehane) göre sonuç bir saatte veya 4-5 gün sonunda görülebilir. Renklenmenin şiddetine göre tedavi bir haftadan birkaç aya kadar sürebilir.

İlk muayenede ne yapılıyor?
Diş hekiminiz beyazlatma işlemi ile ilgili seçenekleri, risk ve dikkat edilmesi gerekenleri açıklar. Çürük dişler beyazlatma işlemi öncesi tedavi edilmelidir.

Tedavi nasıl uygulanıyor?
Seçilebilecek üç tip tedavi yöntemi vardır. Bunlardan ikisi diş hekiminizin muayenehanesinde, diğeri de evinizde kendinizin uygulayacağı yöntemdir.

Muayenehanede yapılan beyazlatma nasıl gerçekleşir?
Diş hekimi dişetlerinizi koruyucu bir madde ile izole ederler. Genellikle hidrojen peroksit içeren özel beyazlatma solüsyonu dişlere uygulanır. Yüksek yoğunluktaki ışık kaynağı diş yüzeyine tutulur ve beyazlatıcı madde aktive edilir. Böylece oksijen moleküller açığa çıkar. Bu işlem 45 dakika-1 saat arası sürebilir.

Kanal tedavisinde rengi değişen dişler de beyazlatılıyor mu?
Travmaya veya kanal tedavisine bağlı renk değiştirmiş tek bir diş için bu yöntem uygulanabilir. Kanal içerisine beyazlatıcı madde yerleştirilir ve istenen sonuç alınana kadar 3-4 günde bu madde değiştirilir. Sonuç genellikle mükemmeldir ama bu bir haftayı alabilir.

Evde beyazlatma nasıl yapılıyor?
Hekim ilk randevuda dişlerin ölçüsünü alır ve dişlerin üzerine geçecek şeffaf bir kılıf hazırlar. Hasta her gece yatmadan önce bu kılıfı takar.

Evde yapılan beyazlatma işlemi ne kadar sürer?
Evde yapılan beyazlatma genellikle en iyi sonucu bir-üç hafta arasında verir. Tedavi süresince diş hekiminin hastayı takip etmesi gerekir.

Ağrı duyar mıyım?
Çok az bir hassasiyet duyulabilir ama bu da genellikle 24 saat içerisinde geçer. Eğer daha fazla sürerse diş hekiminize danışmalısınız. Bunu gidermek için beyazlatma işlemi sonuna diş hekiminiz fluorid uygulaması yapabilir. Bu arada tedaviye başlamadan önce herhangi bir ilaca karşı alerjiniz olup olmadığını doktorunuza söylemelisiniz.

ETKİSİ ÜÇ YIL SÜRÜYOR

Sonra nelere dikkat etmeliyim?
Diş beyazlatmanın sonuçları değişkendir ama hastaların büyük çoğunluğu sonuçtan mutlu olur. Beyazlatma sonrası çay, kahve, sigara, kırmızı şarap, vişne suyu gibi diş rengini bozacak gıdalardan bir hafta uzak durmakta fayda vardır.

Etkisi ne kadar sürer?
Diş beyazlatmanın etkisi genellikle bir ila üç yıl arasında devam eder. Eğer sigara içmiyor, dişleri renklendirecek gıdalar tüketmiyorsanız bu süre uzar.

Piyasadaki beyazlatma alternatifleri hakkındaki görüşleriniz nelerdir?
Bu saydığımız beyazlatma yöntemleri dışında, eczane ve marketlerdeki beyazlatma ürünlerine ilgi artıyor. Ancak diş hekimleri olarak tedavinin risklerini artırdığı için bunları önermiyoruz. Diş ve yumuşak dokulara zarar verebilirler.

Herkese yapılmıyor!
Diş beyazlatma işlemi, diş minesinin altındaki dentin' adı verilen dokunun açığa çıktığı durumlarda kesinlikle yapılmıyor. Öncelikle bu bölgenin doktor tarafından dolgu ile kapatılması gerekiyor. Minesi aşınan dişe uygalanacak beyazlatma ürünleri bazı rahatsızlıklara yol açıyor.

habertürk

26 Ekim 2007 Cuma

Hayatın Anlamı



Eski zamanların birinde bir adam hayatın anlamının
ne olduguna takmış kafayı..

Bulduğu hiçbir cevap ona yeterli gelmemiş ve
başkalarına sormaya karar vermiş..

Ama aldığı cevaplarda ona yetmemiş.Fakat mutlaka bir
cevabı olmalı diyormuş..

Ve dolaşıp herkese bunu sormaya karar vermiş..

Köy,kasaba,ülke dolaşmış bu arada zamanda durmuyor tabiki ...

Tam umudunu yitirmişken bir köyde konustuğu insanlar ona

-Şu karşı ki dağları görüyor musun,orada yaşlı bir bilge
yaşar istersen ona git belki o sana aradığın cevabı verebilir."
demişler.

Çok zorlu bir yolculuk sonunda bilgenin yaşadığı eve
ulaşmış adam. Kapıdan içeri girmiş ve bilgeye hayatın
anlamının ne oldugunu sormuş ..

Bilge sana bunun cevabını söylerim ama önce bir
sınavdan geçmen gerekiyor,demiş ...

Adam kabul etmiş..

Bilge bir çay kaşığı vermiş adamın eline ve içinede
silme bir şekilde zeytinyağ doldurmuş.

Şimdi çık ve bahçede bir tur at tekrar buraya gel ...

Yalnız dikkat et kaşıktaki zeytinyağ eksilmesin
eğer bir damla eksilirse kaybedersin..Adam gözü çay
kaşığında bahçeyi turlayıp gelmiş.Bilge bakmış
evet demiş kaşıkta yağ eksilmemiş,peki bahçe nasıl dı(!)
Adam şaşkın..Ama demiş ben kaşıktan baska bir yere
bakmadım ki ....

Şimdi tekrar bahçeyi dolaşıyorsun kaşık yine elinde
olacak ama bahçeyi inceleyip gel ,demiş bilge...

Adam tekrar bahçeye çıkmış gördüğü güzellikler
büyülemiş muhteşem bir bahçedeymiş çünkü ...

Geri geldiğinde bilge ,adama bahçe nasıldı diye sormuş ...

Adam gördüğü güzellikler karşışında büyülendiğini anlatmış..

Bilge gülümsemiş ,ama kaşıkta hiç yağ kalmamış demiş
ve eklemiş "-Hayat senin bakışınla anlam kazanır,
ya sadece bir noktayı görürsün hayatın akıp gider sen
farkına varmazsın..Yada görebileceğin tüm güzelliklerin
tam ortasında hayatı yaşarsın akıp giden zamanın anlam
kazanır."

"Hayatının anlamı senin bakışlarında gizli"

23 Ekim 2007 Salı

Diyet de nedir ?

Sisli'deki bir dürümcünün reklam brosüründen harfi harfine aktarilmistir. ..

------------ -------
Diyet, perhiz, rejim gibi faaliyetler hedefte Türk delikanlilarinin ve genelde de Türk milletinin devamını engellemek için dış mihraklar tarafından gündeme getirilmiş şuurlu bir düzmecedir. Gaye, eskiden bir koyunu, bir oturusta götüren dev gibi babayigit atalarimizi ve tarlada dogum yaptiktan sonra bebegini kundaklayip, elde orak tarlada çalismaya devam eden Türk kadinlarini; kalori hesaplayan, hapsirinca yataga giren, fitness ve aerobik yapan çitkirildim tiplere dönüstürmek ve büyük Türk irkini Çinliler, Japonlar gibi siska, zayif ve sagliksiz bir irk haline getirmektir.

Icabi halinde 240 kiloluk top mermisini tek basina namluya süren bir babayigidin, kalori hesaplayan, yogurtlu kebabi reddeden bir züppe haline getirilmesinden daha büyük bir soykirim olabilir mi?

Iç yaginin, kuyruk yaglarinin, anamizin Vita yaginin kolestrol yaptigi palavradir.

Kolestrol, kebaplari yedikten sonra iki sise soda içerek ayarlanabilecek bir gaz durumudur.

Sakin bu oyuna düsmeyin.


Feminizm, kadin haklari, çevre suuru ve esitlik adi altinda Türk kizlarinin akillari çelinerek, yemek yapmayi bilmeyen, bizim istikbalimiz olan yavrularini, abuk subuk yiyeceklerle yetistirecek, damak zevki gelismemis, sunta kilikli diyet bisküvilerini yiyecek sanan bir hale getirmislerdir.

Ayrica kör olasi dis mihraklar, bu kizlarimiza kebap, sogan, çig köfte vb. Lezzetleri yiyen, bardak bardak salgam suyu içen yigitlerimize hanzo-kiro gibi sifatlar takmayi ögretmislerdir.

Ayrica son yillarda moda gibi gösterilmeye çalisilan Çin mutfagi diye birsey yoktur. Bu sözde mutfak, acaip zerzevat ile acaip mahlukatin, wog adi verilen bir tencerede yari pismis yari çig olarak hazirlanip insanlara eziyet olsun diye sopalarla yenmesinden ibaret bir hokkabazliktir. Sakin kanmayin, sakin yemeyin. Helal degildir!

Unutmayin su uyur, düsman uyumaz!



Değişimi Yöneten Yönetici

 

Yöneticilik günümüzde son derece güncel konulardan biri olarak sürekli karşımızda. Hatta zaman zaman yöneticilik kavramı ile birlikte liderlik, koçluk, önderlik gibi kavramlarda önümüze çıkıyor. Elbette hepsinin farklı yerleri, farklı nitelikleri, farklı anlamları var. Örneğin, lider olarak nitelendirilen bir kişinin bir vizyonu vardır ve çevresindekilere o vizyonu satar. Lider kapıları gösterir ve çevresindekiler o kapılardan geçerler.

Bu yazımızda incelemeye çalışacağımız konumuz ise temel yönetim felsefesinin derinlerinde yatan bazı kavramlar üzerinde olacak. Temel yönetsel bilinç ve yönetim felsefeleri ile değişimin bağdaşması gereken yanlarından bahsetmek istiyorum.

Yönetim kavramını uygulayan kişiye “yönetici” sıfatının verildiğini hepimiz zaten biliyoruz.

Ancak daha geniş anlamı ile yönetici, öncelikle kendini ve takımını hedeflerle yönetim prensipleri ile yönelendirebilen, sorunlardan kaçmak yerine çözmek, sorunların üzerine giden çözüm üretmek için yaratıcılığı kullanarak düşünen ve düşündüren, itirazları kişisel reddetmeler olarak algılamaktansa bir fırsat olarak değerlendirebilen, doğru işleri doğru şekilde ve zamanının iyi kullanarak yapabilen kişidir.

Bir diğer yandan yönetici, yetkilerini bilmekle kalmayıp en iyi şekilde kullanabilen, sorumluluk alan, kaybetme korkusu ile değil, kazanma arzusu ile harekete geçen, birlikte çalıştığı takımı iyi analiz eden, iyi tanıyan, oyuncuları yetkinliklerine göre sahanın doğru yerinde oynatabilen, başarıyı paylaşan ve başarısızlığı üslenen, bilgi ve beceriye bağlı olarak kendi özgüvenini artıran, bilginin paylaşıldıkça değerli olduğuna inanan, kendini ve beraberinde çevresindekileri de geliştiren, fikir alan ve uygulayan, etik değerlere ve ilkelere önem veren, ilerlemeyi ve ilerletmeyi hedef edinen kişidir.

Tüm bunlar ideal bir yöneticinin genel niteliklerine örneklerdir. Elbette saymaya devam etsek sayfalarca yazacak nitelik bulabiliriz. Ancak tüm bu niteliklerin derinlerine indiğimizde ise karşımıza temel bir kavram çıkar. Elbette ilk akla gelen kavram “gelişim”dir. Doğrudur da, gelişim yöneticinin yukarıda bahsettiğimiz temel niteliklerinden biridir. Kişisel gelişimin sonu yoktur. Kişi için gelişim mutlak bir zorunluluktur.

Gelişimin temel nedeni ise elbetteki değişim. Değişim kavramının hayatın değişmez bir yasası olduğunu hepimiz biliyoruz. Bu noktada bahsedeceğimiz değişim ise gelişim anlamlı değişim.

O halde şimdi Yönetimde değişimin gerekliğine odaklanalım ve yönetsel değişim ile kurumsal değişimi birlikte inceleyelim.

Toplumlar tarihsel gelişim süreçlerinde, sosyal, kültürel, politik ve ekonomik boyutlarda gelişim ve dolayısıyla değişim süreçleri içerisinde bulunurlar. Bu sürekli bir çevrimdir. Bu çevrim içerisinde toplumda yaşayan insanlar değişen koşullara uyum sağlamaya çalışırlar.

Kurumsallıkta da durum farklı değildir. Kurumlarda toplumlarda olduğu gibi, çevrenin getirdiği her türlü değişime açık olmak, yani değişken beklentilere anında cevap vermek için hızlı manevralar yapabilecek değişken yapıları oluşturmak zorundadırlar. Bu değişim, zaman zaman planlı; ancak zaman zaman plansız bir şekilde, herhengi bir kurumun sisteminin bir durumdan bir başka duruma geçmesidir.

Elbette kurumsal değişim, kurumun tüm sistemlerini, tüm süreçlerini, tüm ekibini, ekibin içerisinde bulunduğu ilişki kalıplarını, iç ve dış müşteri ilişkilerini, kurumun toplum ile olan ilişkisini yani kurumsal zincirin her halkasını içermektedir. Bu nedenlede kurumsal değişim, yaratıcılık, yenilikçilik, büyüme, tam zamanında eksiksiz hizmeti sunma ve sürekli gelişim gibi kavramların tümünü içerisine alacak şekilde geniş bir alanda tanımlanmaktadır. Bu söylediklerimiz aşağıdaki şekilde bir şemaya dökebiliriz.

Gelişim Odaklı Kurumsal Değişim İlkeleri

Doğru etki

-Zamanı Etkin Kullanmak

-İhtiyaçlara Tam Zamanında ve Eksiksiz Cevap Vermek

-Doğru Ürünü veya Hizmeti Doğru Zamanda, Doğru Bilgiyle Doğru Pazarda, Doğru Strateji ile Doğru Müşteriye Sunmak

Büyüme

-İnsan’a Saygı “önce insan kavramı”

-Gerçek ve Etkin İletişim

-İşbirliği ve Dinamik Takım Çalışması

Yenilikçi tutum

-Yaratıcılık, Yeni Yollar Bulmak

-Zorluklarla Mücadele

-Değişim için Cesaret

Pazarda rekabet sürekli artıyor, yani aslında şartlar hızla değişiyor. Bu nedenle de kurumun toplumdaki yeride sürekli değişiyor. Çünkü toplumsal değişim de durmuyor. Net olarak açıkça içselleştirmeliyiz ki, söz ettiğimiz bu değişim bilincini gerçektende içselleştirmezsek, bu değişim süreçlerinin bilincine varmazsak, eski alışkanlıklara, eski fikirlere takılıp kalırsak, sürekli geçmişten bahsedersek, kaybedenler kulüplerinin üyeleri olursak kendi sahip olduğumuz bilgi, sistem veya değerleri kullanma şansı bulamadan birden geri sıralara düşebilir ve ani başarısızlığa mahkum olabiliriz.

Geçmiş yöneticilik deneyimlerimizde kurumsal ya da bireysel başarılara imza atmış olabiliriz. Ancak unutmamalıyız ki zaman ilerledikçe her şey değişiyor. Bu nedenle, geçmişteki başarı ve deneyimlerimize bir yönetic olarak çok güvenmemeliyiz. Küresel ve uzun vadeli vizyon ve perspektiflerimizde daima aklımızda tutmamız gereken ilke : “Geride kalmamak için değişimi ve değişen şartları izlemek ve sadece izlemekle kalmayıp kendi değişimimizi yönetmek” olmalıdır.

Bu nedenle yönetici, gelişim odaklı değişim için zorluklarla mücadele ruhunu tamamı ile benimsemiş olmalıdır. Zorlukları cesaretle karşılamalı ve her zorluğun aslında gelişim için kendisine gösterilen bir kapı olduğunu da unutmamlıdır. Başlangıçta aşılması imkansız gibi görülen zorluklar aslında sunulan fırsatlardır. Bunlar hedef fırsatlarıdır. Bu fırsatlara ulaşmak için o zorlukları aşmak gereklidir ve zorlukları aşmak için ise daima cesaret gerekir. Cesaret bir sürece körü körüne girmek değildir. Yöneticinin bu analizleri doğru şekilde yapması, hesaplanmış veya hesaplanacak olan tüm şart ve riskleri değerlendirmesi ve analiz etmesi gereklidir. Yönetici gelişim amaçlı değişim seyahatine çıktıktan sonra geri dönüşü olmamalıdır. Bu yol tek yönlü yoldur ve yolda geri dönüş hem büyük risklere hemde bir diğer yandan büyük kayıplara neden olmaktadır. Bu kayıpların en büyüğü ise kuşkusuz ki asla telafisi olmayan zamandır. Zaman hayatın karşılıksız ve telafisiz en büyük armağanıdır.

Gelişim odaklı değişim süreçleri adından da belirli olduğu gibi, süreçlerle yönlendirilir. Değişim kabına sığmayacak şekilde birden bire sonuç alınacak bir işlem değildir. Değişim için en önemli kavram süreçlerle adım adım değişim yapabilmek ve her adımda derinliğe inebilmektir. Adımsal değişim olarakta adlandırdığım bu süreçsel değişimde önemli olan etkililik kavramıdır. Yalnızca sonuca odaklanır ve ani değişimi yaratmaya kalkarsak bu sonuç olumluda olabilir ancak yalnızca verimliliği etkiler. Süreçsel yani adımsal değişim derinliği ile süreçlerin her birindeki başarı oranlarını artırma yoluna girdiğimizde ise süreçteki küçük değişikliklerin eseri olan büyük ve kalıcı sonucun ortaya çıkması doğaldır.

İşte Yönetici için esas olan gelişim odaklı değişimin temel amacı ise kalıcı bir yıldız olmaktır. Kalıcılığa giden bu adımların ise adımsal değişimin eseri olması temel esas olarak alınabilir.

Kalıcı olmak için, kalıcı yıldız olmak için, yıldız yönetici olmak için yalnızca değişime ayak uydurmak değil, değişimi yönetmek kaçınılmazdır.

Değişimi yöneten yönetici olalım o halde... Yani kutupyıldızı olalım.. Kayan yıldız değil...

Yazımızın bir sonraki bölümünde değişimin adımsal ve süreçsel detaylarını inceleyeceğiz.

Sevgiyle, sevecenlikle kalın...

Kağan ÜNVER

Yönetim ve Eğitim Danışmanı

www.kaganunver.com

kagan@kaganunver.com

Yazar Hakkında :


editor@yenibiris.com