2 Eylül 2007 Pazar

İş görüşmesinde ne oldu?

Okurun Kaleminden

 

İş görüşmesinde ne oldu?

 

İş görüşmelerinizi burada paylaşmaya ne dersiniz? Nasıl hazırlandınız? Neler soruldu? Size nasıl davranıldı? Deneyimlerinizi firma ve isim belirtmeden, isgorusmesi@yenibiris.com'a gönderin paylaşalım. İşte, sizden gelen yorumlar...

Merhaba,
Uluslararası bir firmanın müşteri temsilcisi pozisyonu ile ilgili 2. görüşmeye cağrıldım. İlk görüşmemde pozitif bir elektrik hissetmiştim ve firma hakkında olumlu düşüncelere sahip olmuştum. 2. görüşmemi CEO ile yaptım. Kendisi bana matematikle aramın (Sosyoloji mezunu olmam sayısal zekamın düşük olduğunu hissettirdi sanırım kendisine, ki sosyoloji bölümü eşit ağırlık bölümünden öğrenci kabul ediyor) nasıl olduğunu, sayısal zekamı sordu. Ben de kendisine gayet iyi olduğunu söyledim. Ardından bana aynen şu soruyu sordu: “12 kere 7?”. Ben de hemen cevabı verdim ve ardından da iki basamaklı sayıları da zihinden çarpabildiğimi söyledim (ki gerçekten çarpabiliyorum, ukalalık olsun diye dememistim). Kendisi "Hımm" dedi ve mülakat kısa süre sonra bitti, olumsuz oldu. Sonuçta sayısal zeka test edilmek isteniyorsa, bununla ilgili sinav yapılabilir pek çok şirketin yaptığı gibi. Bu tür aşağılayıcı sorulara gerek kalmaz bence.



Bundan birkaç yıl önce devlet sektörü deyince akla ilk gelen kelime torpilcilikti. Artık birçok devler kuruluşunun işe alım sınavlarını üniversitelere yaptırması ile bu sorun biraz olsun hafiflemiş duruyor. Fakat durum bu sefer özel sektore sıçramış gibi.

Uluslararası bir şirketin sitesinde iş ilanı aradım fakat herhangi bir sonuç çıkmadı. Bunun üzerine işe alımın nasıl gerçekleştiğini öğrenmek maksatlı bir mail attım, ama cevap alamadım. Sonra şirkete telefon ettim ve karşıma çıkan bayana durumu izah ettim. İşe alımınız referans usulü mü oluyor diye sordum ve “Evet” yanıtını aldım. "Yani şirkette belirli bir zaman diliminde belirli bir grup oluşturulmuş ve bu grubun akraba ve arkadaş çevresinden mi işe alım oluyor?" dedim ve "Evet aynen oyle" yanıtını aldım. "CV'inizi gönderirseniz, bir değerlendirme fırsatımız olur" şeklinde denilmesi üzerine ben şu soruyu sordum ve "Evet yanıtını aldım": "Yani tüm bu konuştuklarımız kapsamında size formalite icabı bir CV göndereceğim ve siz de formalite icabı hayır cevabı mı vereceksiniz?" Bu ve bunun gibi örneklere çok sık rastlamak mümkün. Torpilcilik (uygun tabirle referans) konusuna eğilmenizi istiyorum. Eğer bu konuda yardımım dokunacaksa, bu ve bunun gibi firmaların yetkilileriyle yüz yüze de konuşmak istiyorum. Sizce bu tip uluslararası özel şirketlerde referans etik bir yaklaşım mı? Yani insanlarin kendilerine ait olmayan bir şirketi babalarının malı gibi kullanması, kendilerine ait bir PATRON şirketi gibi değerlendirmesi ahlâk kurallarına uygun mu?



Ben lise mezunuyum. Okul yıllarımda profesyonel olarak okçuluk yaptım. Birçok derece sahibi bir sporcuydum. İlk sınavda üniversiteyi kazanmama rağmen gitmedim. Çünkü sadece birkaç ay çalışmak için girdiğim şirkette otomobil satış sorumlusu olunca ve elime iyi paralar geçmeye başlayınca okulun dışında da kendimi geliştirebilecek kapasitede olduğuma inandım. Ve öyle de oldu. İş hayatım santral elemanı olarak başladı. Bir hafta sonra satış sekreteri oldum. 5 ay sonra satış sorumlusu olarak çalıştığım firma otomobil sektöründeydi. O dönem için firmanın elinde 15’e yakın araç bayiliği vardı. Yaşım daha 18 olduğu için müdür sıfatını alamamıştım. Ama üstüm genel müdürdü, yani müdürdüm ama değildim gibi bir şey.

İşe başladıktan tam 9 ay sonra başka bir otomobil firmasına, 19 yaşında müdür olarak başladım. Tabi benim birkaç ay çalışıp, kazandığım parayla gezmek planım 12 yıl boyunca hiç gerçekleşemedi. Hayatım boyunca hiç torpil kullanmadım. İşim gereği şehrin en ileri gelenleri ile oturup kalkıyordum, ama hiçbir zaman bunları kullanmayı tercih etmedim. Hayat savaşarak kazanılınca doyasıya yaşanabilecek bir şey!

O gün bugündür hayatımda toplam altı ayrı firma deneyimim oldu. Transferim hariç, her işimi bizzat kendim başvuruda bulunarak, İK ile görüşerek elde ettim. Şu an çalışmıyorum. Biraz dinlenmem, tatil yapmam gerekiyor artık. Bu arada ev kadınlığını öğreniyorum. Yine boş durmuyorum. Makarna yapmaktan tutun da, ütü yapmak, evimi temizlemek gibi hiç yapmadığım şeyleri öğreniyorum. Hayatım boyunca hiç katılmadığım, annelerimizin altın günleri gibi toplantılara katılıyorum. Bu arada bu toplantılarda da insan çok şey öğreniyor. Neyse kendimden kısaca bahsetmek istedim, aktaracağım konularla ilgili önyargılı olmamanız için...


Genç, güzel, bakımlı bir bayansanız, hele ki altınızda arabanız varsa ve karşınızda bayan İK personeli varsa, emin olun ki o iş sizin değildir. (Sanırım bekçiler tüyoyu veriyorlar). Çok İK’cı, siz bize çok gelirsiniz diye bir yorumda bulunur. Ne kadar da emindirdirler söylediklerinden... Size öyle bir bakış atarlar ki... Hadi canım sen de, koskoca müdür, bizim elimize düştüğüne göre kimbilir işten neden atıldın dercesine (oysaki ben hiç işten atılmadım. O şirketin çizigisini zirveye oturttuysam daha fazla o işten zevk alamam. Bu süreç 3-4 yıl olabilir. zaten ömür boyu aynı şirkette çalışmak isteseydim, kazandığım üniversite sınavından çıkan sonuca göre istediğim yerde bir memur vb. olabilirdim.)

Bu arada, sırf formaliteleri yerine getirmek için arada yine sınava girdim. Hiç ders filan çalışmadan kazandım ve şu an açık öğretim okuyorum.

Biz sizi ararız derler ya... Bu cümle sanırım tabu olmuş. Böyle denir ama hiç aranmazsınız. Benim için o kadar önemli değil, ama her saat evde telefon başında nöbet bekleyen sizin şu tabu olmuş cümlenize olumlu ya da olumsuz bir haber gelirse, aman çocuğumun istikbali ile oynarım diyen ne anneler ne babalar var hiç düşündünüz mü? Çözüm o kadar çok ki, sadece bakmak isteyin... İşinizi iyi yapmak isteyin yeter.

Bir de aşılamaz bekçiler vardır. Onlar kesinlikle hep talimatla çalışır, ama öyle bir talimattırki o talimat... Bırakın iş başvurusu için İK ile görüşme talebinizi, sizi kim dinler ki? Bir kere bekçiler size bakar ve direkt geri çevirir. Sanırım sevgili Çaki’m benden daha kolay geçer bekçilerden. (Çaki benim köpeğim) Eee, bekçiyi kıyafetiniz düzgünse ve kolay pabuç bırakmayan, biraz da burnu kalkık, keskin bakışlı biriyseniz geçtiniz... Bekleme salonuna alınırsınız... Bir keresinde tabandaki tüm mozaikleri saydığımı bilirim. Bu arada, beklediğiniz odada “Lütfen fazla meşgul etmeyin.”, “Konuşmanız kısa ve öz olsun” gibi odanın demirbaşı olmuş yazıları okur okur tavaf edersiniz... Sayın yetkili, senin beni bu kadar bekletmeye ne hakkın var? Bu arada bu odalar cüzzamlılara ayrılmış gibi yerlerdir. Kışsa donarsınız, yazsa pişersiniz. Biri de gelip, kardeşim ne derdin var sen 2 saattir burdasın demez. Bu tarz yerler için yanınızda kitap bulundurmanızda fayda var. Ya da sudoku vb. şeyler iyi gelir. En azından sonuçta "biz sizi ararız" cümlesini duyana kadar hayatınız boş geçmemiş olur.

Ben de çok eleman işe aldım, görüştüm ama inanın bunları yaşadıktan sonra karşımdakinin onurunu, kendine olan güvenini kırmadan, onu beklemeye düşürmeden çok güzel kelimelerle işimi hallettim. Ama bunu başarabilmek için kendinizi geliştirin bence. Unutmayın ki, siz de bir gün iş arayabilirsiniz ve karşınıza benim gibi meraklı biri çıkabilir ve zamanında ciddiye almadığınız, hadi ordan dediğiniz müdür olabilir. Bu gerçekten yaşanmış bir olaydır. Ben zamanında bu yazdıklarımı yaşadığım bir İK uzmanını daha sonra müdür olarak işe başladığım bir firmada işe aldım. Halen çalışıyor. Ve kaç yıldır hep arar sorar beni. Her zaman der ki, benim sizden öğrenecek çok şeyim var.

Evet, bazı arkadaşlarımızın ve bazı şirket yöneticilerimizin inanın bu anlamda öğrenmesi gereken çok şey var!

Teşekkürler...

Diğer mektuplar için tıklayın.


Siz de deneyimlerinizi paylaşmak istiyorsanız, isgorusmesi@yenibiris.com adresine e-posta gönderebilirsiniz.

Yazar Hakkında :

 

Hiç yorum yok: