15 Ekim 2007 Pazartesi

Enstürman`sız Müzisyen

Şiddetli bir şekilde girdiğimiz duygusal tribülanstan dolayı az önce kabin basıncını kaybettik, ve hızla irtifa kaybederken beynimdeki kokpitten konuşan yardımcı hostesin açıklamaları ilginçti: ”Emniyet kemerlerinizi takın ve Koltuklarınızı dik konuma getirin. Başlıyoruz”.

Gözlerimi aşıklar şehri Paris`in Şanzelize sokaklarındaki lüks bir otel odasında açtığımı anladığımda, farketmiştim bunun bir balayı ertesi olduğunu. İşte o anda beyin ölümü gerçekleşti. Makineye bağlı olarak geçirdiğim günlerin ertesinde, profesyonel aşk doktorlarından oluşan bir heyet vizitemde, eski sevdalılarımın oluşturduğu Jüri` ninde kararıyla fişimi çekti. O bitkisel günlerde fırsatım oldu düşünmeye aslında. Sulandırılmış, balçıklı aşkla sıvanmış duvarların gölgesindeki bir köy kıraathanesinde oynanan ”Maça kızı” oyununu eminim hiç biriniz benim şu anda gördüğüm gibi görmediniz. Elden ele dolaşan maça kızının göz yaşlarınıda farkedemediniz tabi. O köyde maça kızı olmakta zordu belliki, ama sen hiç o kızın göz yaşlarına empatiyle bakamadın. İki aşık arasında henüz ayrılma metni yerel gazetede yayınlanmadan önce yapılan beyin fırtınalarını hiç yapamadık biz. Oysa bizim okadar büyük aşkımız olmadı hiç. Aramızda uzak mesafelerden ankesörlü telefonla yapılan konuşmalar hiç yaşanmadı. Yaşansaydı belkide olurdu ama, duygusal repliklerimizde Oscar`a aday gösterilememizin burukluğunu yaşadım hep. İsterdim ama hiç Nobel ödülüne layık görülen flörtüm olmadı benim. Yatakta`da fair-play ödülünü alamadık seninle. Sinirliyken yaptığımız atışmalarda hiç Playoff`lara kalamamıştık. Romantik bir müzik eşliğinde ettiğimiz, tıpkı bir klibi andıran dansımızla hiç bir televizyon kanalının video-müzik ödülüne layık görülemedik biz. Aslında hiç kötü anımızda olmadı bizim, iyi geçirdiğimiz bir anın değerini anlamak için hiç kötü bir an yaşamadık. Aslında biz evliliği hiç anlayamadık. O kurumu televizyonda el ele tutuşup röportaj yapan sahte basın sözcülerinden duyduk, hatırlıyormusun, bizde el ele izlerdik o misyonerleri.

Biliyormusun hiç aklıma gelmezdi doğrusu bir sabah, bir yabancıyla, yabancı bir kentin, soğuk otel odasında anadan doğma uyanacağımı. Sahi sen beni tanıyormusun be!!!.

Nasıl bir adamım biliyormusun?. Sanada hak veriyorum aslında. Bizim birbirimizi daha iyi tanımamız için, ortak arkadaşlarımız tarafından verilmedi hiç çay partileri, yada arkadaşımız bakmadı hiç kahve falımıza, verilmedi onurumuza maskeli balolar, yakılmadı şerefimize yeni yeni Roma`lar...

Aslında bizim bunları örgütleyecek hiç ortak arkadaşımızda olmadı.

Artık bende şimdi kaçıyorken bir Transatlantik`le belki gezegen aşırı, sende ahşap bi sandığa kilitle gereksiz hatıralarını, Eifel`e çık ateşe ver sandığı, külleri dağılıyorken metrelerce yüksekten, emin ol, şimdiler doğuyordur sanki biraz ben, birazda enstürman çalmasını bilmeyen kör bir müzisyen...

 

Yazan: 118hancı

13 Ekim 2007

Hiç yorum yok: