6 Ağustos 2008 Çarşamba

Kurşunlu şelalesi

Kurşunlu Şelalesi

 

 

Kurşunlu Şelalesi denildiğinde aklımıza ilk gelen özellikleri sıraladığımızda güzel bir resim çıkar ortaya.

 

Antalya’nın doğusunda yer alan şelale özellikle sıcak yaz günlerinde serinliğine sığınılan yerlerden biridir. Kardeşi Düden Şelalesi gibi görkemli olmasa da kendi mütevaziliğinde yeşilin her tonunu barındıran bir tabiat parkıdır.

 

Özellikle piknikçilere, doğa severlere ve de özellikle fotoğrafçılara yeşilin her tonu, bitki tüneli, turkuaz yeşili gölcükler, nilüferler doyumsuz malzeme sunar. Perge Antik kentine kadar çıkılan bir patikası vardır ve bu patikanın bir kısmı trekkingcilerin sevdikleri bir yoldur. Piknik alanından köfte kokuları, közlenmiş patlıcan kokularını her zaman duyarsınız.

 

 

Hatta yerli ve yabancı turistlerin yoğun ilgi gösterdiği, şehir dışından bir misafir geldiğinde mutlaka görmesini arzu edilen bir yerdir.

 

Ama artık değil. Eski alışkanlıklarımızla, eskiden akıllarımızda kalmış resimlerle Kurşunlu Şelalesine gittiğinizde artık içler acısı bir resim sizi karşılıyor.

 

Belki de en güzel tarafı otopark oldukça geniş ve ücretsiz. Girişte ödenen kişi başı 2.5 YTL ile karşılaştırılınca. Dört kişilik bir ailenin giriş ücreti 10 YTL. Hadi bunu da anlarız harcanan bedel karşılığında yeterli tatmin olursa. 

 

Sonra uzun yıllar önce yapılmış kayrak taşlı düzenlemeden içeri giriyorsunuz ve merdivenlerden aşağı inerken çöplük ve mezbelelik başlıyor. Her yere yazılar yazılmış ve kaktüs yaprakları insan isimleriyle dolu. Atılmış sigara izmaritleri, kutu kolalar ve pet şişeler size yürürken eşlik ediyor. Tabelaların yarı yazıları ve resimleri dökülmüş. Belli ki ilgisizlik hakim. Değirmenin adı kalmış kendi yok. Avrupa’da olsa yani gelişmiş ülkede bu değirmen harıl harıl çalışırdı.

 

O görkemli suların aktığı şelale duvarında şelale arıyorsunuz. Ama su yok, şelale göleti eski günlerin rengini hala barındırıyor ama inanılmaz çaresizlik içinde. Yosunlar tutmuş ve ciddi bir kirlilik var.

 

 

Hayal kırıklığına uğramış halde yolunuza devam ediyorsunuz. Suskunluk var artık. Cumhurbaşkanı köşküne geldiğinizde bu binanın hala neden kapalı tutulduğu sorusunu soruyorsunuz. Allahtan oradaki üç beş tane pekin ördeğinin coşkulu yüzmeleri sizi sevindiriyor.

 

 

Devam edip aşağıya yürüdüğünüzde artık bitki tüneli içindeki patika sizi nilüfer tarlalarına götürür. Hele bu günlerde yeni çiçeğe duran bu kutsal çiçekler doyumsuz bir dinginlik veriyor o mekana.

 

Ziyaretçiler bilgisiz, sorumlular ilgisiz hatta vurdumduymaz haldeler. Piknik alanı ise köpeklerle ve kedilerle dolu. Hepsi sanki aylarca aç bırakılmış gibi yanınızdan ayrılmıyorlar. Köpekleri ve kedileri çok severim ama oradaki oluşan görüntü onların bile ne kadar sahipsiz ve korunmasız olduğunu gösteriyor.

 

Yani işin özü. Kurşunlu Şelalesi ölüyor. Hatta neredeyse ölmüş halde. Son demleri yaşıyor, can çekişiyor. Eğer bu tehlike ciddiye alınmazsa bir iki sene içinde ölecek. Oraya mutlaka bir yerlerden su getirilmeli ve su miktarı arttırılmalı. Kapıda alınan giriş ücretinin karşılığında hizmet sunulmalı. Etraf temiz ve insana saygı duyan bir görüntü içinde olmalı.

 

Söylenecek çok söz var ama bizim toplumumuzun ve yönetim yapımız bu. Halkımız tehlikenin farkında değil, her mekanı hoyratça kullanıyor, sorumlularımız ise işin bilincinde değil.

 

 

Hani bir özdeyiş vardır; “Dolaştım mülk-ü islamı beldeler kaşaneler gördüm, dolaştım küfr-ü islamı beldeler şahaneler gördüm”. Bu mekan Avrupa’da olsaydı çok daha farklı olurdu.

 

Kurşunlu ölürse bizde öleceğiz.

 

Ağlıyorum Kurşunlu Şelalesindeki su artar mı acaba. Hepimiz ağlasak Kurşunlu Ölünce geri gelir mi acaba.

 

 Faik ARDAHAN



Hiç yorum yok: