25 Ağustos 2008 Pazartesi

Akıllı beslenmenin matematiği

PROF. DR. KENAN CEVAP, AKILLI BESLENMENİN MATEMATİGİNİ  ANLATTI 

 

"Damar tikayan kolesterol degil, seker!" 

 

Gazetelerden kesip buzdolabina astiginiz bütün "kibrit kutusu kadar" reçetelerini çöpe atin!

Prof.Dr. Kenan CEVAP, A'dan Z'ye akilli beslenmenin matematigini anlatiyor...

Seker, vücudumuzu, demir paslanir gibi paslandiriyor, eskitiyor; çocuklarimizin hücrelerini 12 yasinda yaslandiriyor.

Sekeri, gida sanayiinden söküp atmak zor ama, ise evlerimizin kapisindan baslayabiliriz!  

Prof. Dr. Kenan CEVAP genel cerrah. Muayenehanesinin kapisinda "prof." yazmiyor.

"Ben üniversitede hocayim, burada hekim" diyor. Söz bir ara "kronometreli doktorlara" geldiginde, yani 15 dakika muayene süresini asinca ikinci vizite ücretini alanlara çok sasirdi.

Çünkü kendisi saat takmiyor, "dalginlikla saatime bakar da hastayi tedirgin ederim" diye.

Uzmanlik alani, beslenmeyle yakindan ilgili olan sindirim sistemi organlari.

Ancak CEVAP bir "akilli beslenme" uzmani.

Bunu bir insanin tüm bedenine iliskin oldugu kadar, siyasi ve toplumsal boyutlariyla da ele aliyor.

Peki beslenme nedir?

İlk aklimiza gelen, sismanlik-zayiflik. Özellikle kadinlarda modasina göre sifir bedenle,

90-60-90 arasinda degisen ölçülerde olmak ya da olmamak.

Dogru mudur?

"Kibrit kutusu kadar" reçetelerini bir yana birakip, CEVAP'a:

"Neden düsmandir su ünlü üç beyaz?" diye sorduk. O, sekerle basladi.

 

 "SEKER TÜKETİMİYLE HASTALIK ARTIS EGRİSİ PARALEL" 

CEVAP- Kismen ya da tümüyle beslenme aliskanliklari sonucu olusan kronik, aslinda önlenebilir hastaliklar, çok büyük bir toplum sagligi sorunu haline gelmistir.

ABD'de 20 yas üstü eriskinlerin

yüzde 65'i ya sisman ya daha da ileri asamada.

64 milyon insanin koroner kalp hastaligi,

11 milyon insanin seker hastaligi,

37 milyonun kolesterol yüksekligi vardir. Ülkemizde kalp hastaligi sikligi bu boyuta henüz gelmemis gözükse bile, seker hastasi sayisinin dört milyon oldugu göz önünde bulundurulursa, yakin zamanda vahim bir tablo ile karsi karsiya kalacagimiz açiktir.  

 

Ne zaman ki seker pancarindan seker üretilmesi Avrupa'da ortaya çikti, soguk iklimlerde de sekere dönüsebilecek bir besin maddesi kesfedildi, toplumlarin seker tüketimi artti.

Toplumlarin seker tüketiminin artis egrisiyle, hastaliklarin artis egrisi bire bir örtüsüyor.

Çünkü; seker sadece kalorisiyle, sismanlatici etkisiyle zarar vermiyor, dogrudan kimyasal yapisiyla da çok tehlikeli.

"Seker yiyeyim oradan aldigim kaloriyi baska yerden kisarim" demek çok yanlis.

İnsan vücudunun seker almasina gereksinim yoktur. 

 

"12 YASINDA YASLANDIRIYOR" 

 

SORU- Çocuklarin enerjiye ihtiyaci var diye belli miktarlarda yemeleri dogru degil mi?

 

CEVAP- Asla dogru degil.

 

SORU- Peki enerji ihtiyacimizi nasil karsilayacagiz?

 

CEVAP- Tas devri döneminde insanlar hayvan avlar ve bitki toplar. Seker sadece meyvede var. Meyve esas olarak bir kültür bitkisi. Dogal ortam sebze agirliklidir. İnsan eli ne kadar fazla degmisse bir gida maddesine, o oranda olumsuzlasiyor.

O dönemde, insanlarin kan sekeri 60 dolayindaymis. Bu devirlere geldikçe sekerle tanisiyor ve aliskanliklari degisiyor.

Dolayisiyla ortalama kan sekeri de degisiyor.

Simdi 100'lerdeyiz, 120'de seker hastaligi. Biliyorsunuz simdi seker hastaligi iki türlü.

Bir dogumsal genetik özelliklerle alakali tip 1 diabet. Bir de edimsel tip 2 diabet.

Pankreas organinin artik yeterince insülin üretememesiyle ortaya çikar.

Yaslanma süreci olarak kabul edilir.

60'li yaslarda görülmesi beklenir.

Ama su anda 12 yasindaki çocuklarda tip 2 diabet var.

Saglikli beslenmede sekerin hiç yeri yok. Tamamen bir damak aliskanligidir. 

 

"KANSER HÜCRESİ DE SEKERLE BESLENİYOR" 

 

SORU- Ama, beyin sadece glikozla beslenmiyor mu? 

CEVAP- Dogru.

Ancak, bu glikozu her türlü karbonhidrat içeren bitkiden vücut elde ediyor.

Kanser hücresi de sekerle besleniyor.

Özellikle kemoterapi gören asla seker yememeli.  Seker pancarindan veya seker kamisindan elde ettigimiz seker 'sakaroz', iki ayri molekülden olusan bir birlesik moleküldür.

Sakarozu biz yer yemez vücudumuzda glikoz ve fruktoza ayrisir.

Glikoz kan sekerimizin de adidir.

Hemen kana karisir ve kan sekerini yükseltir. Vücudumuz sekerin zararli oldugunu bildigi için korkudan hemen insülin salgilar.

Çok fazla miktarda seker yemissek, gereginden fazla insülin salgilanir.

İnsülin o sekeri hemen alir vücudun bir enerji açigi varsa kismen enerjiye dönüstürür.

Ama insan vücudu çok tasarruflu bir biyolojik bünye. Çok az enerjiyle çok isler yapabilir.

Mutlaka yediginiz sekerde bir fazlalik olacaktir.

Bu fazla seker, insülin araciligi ile ya kas ve karacigerdeki seker depolarina götürülecek ki, vücudumuzun seker deposu 120 gram kadardir. Orasi da sürekli doludur, hiç bos kalmiyoruz çünkü. İnsülin bu sekeri alacak ve yaga dönüstürecek. Dolayisiyla sizin yediginiz seker vücudun degisik bölgelerinde yaglanmalara sebep olacak.

İnsülin salgilandigi için bir de tokluk hormonu salgilanir.

Hiç olmazsa sekerin glikoz bölümü bir derecede tokluk yarattigi için daha fazla seker yemenizin de önüne geçmis olur.  

Sekerin ikinci bölümü olan fruktoz; çok az oranda insülin salgilatir.

Dolayisiyla sinirsizca yiyebiliriz.

Fruktoz günde 15 gram kadar vücudumuzda metabolize edilebiliyor.

Degisik kimyasal süreçlerin içine katilabiliyor.

Bu da 30 gram sekerdir.

Günde bundan fazla yenirse karacigerde trigliserite dönüsür.

Trigliserit kan yagidir.

Bu hem karaciger yaglanmasina, hem damar sertligine, hem de vücudumuzun yaglanmasina yol açar. Bugün Amerika'da alkole bagli sirozdan daha çok, karaciger yaglanmasina dayali sirozdan karaciger nakli gereksinimi duyuluyor.

 

 "MEYVE YİYORSAN, SEKER YEME" 

 

SORU- Yiyeceklere ve içeceklere bunu tercüme edersek. 

CEVAP- Bir kutu mesrubatta 35 gram; 200 gram meyvede 30 gram seker vardir.

İnsanoglunun 200 gram meyve disinda hiç seker yememesi gerekir.

Diyelim ki çok aserdiniz, 2 parça çikolata yediniz, o gün meyve yemeyin.

Bir matematik yapmak zorundayiz.

Elbette, meyveden elde etmis oldugumuz bir takim vitamin ve antioksidanlari da feda etmis oluyoruz.  

 

SORU- Meyvelerin seker oranlari farkli degil mi?  CEVAP- İncir ve muz en çok seker içerenler. Ama onun disindaki meyveler asagi yukari ayni.   SORU- Okuyucularimiz söylesimizden sonra bir reçete çikartabilirler mi?

Bunu yemeyecegim, sunu yemeliyim diyebilir mi? Bu sistemin içindeyken, nasil basaracaklar bunu? 

 

"HAYVANLARA YAPTIGIMIZ" 

 

CEVAP- Ben kendim yapmadigim seyleri topluma anlatamam.

Ben böyle ve de çok keyifli yasiyorum.

Sunulanlar içinde saglikli beslenmeyi bir sekilde yapmak mümkün. 

 

SORU- Aslinda hayvanlar yapabildiklerine göre. CEVAP- Hayvanlar yapamiyor bu isi,

Çünkü; hayvanlari biz besliyoruz.

Tikiyoruz ahirlara "sunu yiyeceksin" diye hayvanlara hayvanlik yapiyoruz. 

 

SORU- Oysa tavuklar bütün gün eselenir durur, ihtiyaci olani seçer yerdi.

Filler örnegin hastalandigi zaman belli agacin yapraklarini gider yermis ilaç niyetine. 

 

CEVAP- Evet bu tüm hayvan aleminde var. Kaliforniya Valisi bütün o rambo görüntüsüyle Amerika'da en akli basinda valilerden biri oldu.

İki büyük atilimi oldu.

 

Bir tanesi; okullarda mesrubat satisini yasakladi.

 

İki; patates cipsinin üzerinde, "öldürücüdür" yazisi konuyor. 

 

AMERİKA'NIN MISIRINI TÜKETECEGİZ DİYE’ 

SORU- Cips deyince öteki düsmana mi geçiyoruz?

CEVAP- Yok, bir konu daha var. Son yillarda yeni akim misirdan seker elde etmek. 1920'li yillarda Amerikan baskani "benim köylüm misirdan kalkinacak" fetvasinda bulundu.

Gerçekten de çok büyük tesvikler verildi.

Göz alabildigince misir ekildi.

Dünya misir ekiminin yüzde 40'i Amerika'dadir.

Bunu sadece hayvan yemi yaparak ya da baska yollarda tüketemeyince degerlendirme yollari arandi. Japonlar misirdan seker elde etmeyi kesfetti. Amerika hemen baliklama atladi bu yöntemin üzerine.

Artik seker endüstriyel.

Sivi oldugu için paketlenip satilamaz.

Ama her türlü dondurma, mesrubat, serbette kullaniliyor.

Bakiyorsunuz simdi baklavaci artik serbetini kendisi yapip dökmüyor.

Kartal'dan fabrikadan hazir fruktoz serbeti geliyor. 

 

KOLESTEROL DÜSMANLIGI  

 

SORU- Ama bunun daha saglikli oldugu yazilip çiziliyor. 

CEVAP- Maalesef.

Simdi bilgi çagindayiz ya!

Bence bilgiye ulasmanin en zor oldugu çagdayiz. Çünkü, ekonomik kazanç kaygisi her türlü bilginin üzerine binmis durumda.

O kadar büyük bir rant var ki, gerçege ulasmanin en zor oldugu dönemi yasiyoruz. 

Biraz önce dedigimiz gibi 15 gramdan fazla fruktoz yaga dönüsüyor ve bizi hasta ediyor.

Nasil demir paslaninca eskir, bu paslanmanin bilimsel adi oksitlenmedir.

Vücudumuzdaki hücreler de oksitlenir ve yaslanir. Birtakim gidalarla oksitleyici, bir de bunu engelleyici maddeler aliriz.

Örnegin, üzüm çekirdegi.

Gerçekten bu sistem bizim organizmamizin yaslanmasini belirleyen, hastalanmasini, kanser gelisimini belirleyen ana faktör.

Bakin bir kolesterol furyasi aldi gidiyor.

Kolesterol anne sütünde, yeni bir hayatin dogmasi için ana nesne olan yumurtada bolca var. Demek ki insan hayatinin gelisme döneminde inanilmaz gereksinim var. Bakiyorsunuz kolesterol düsmanligi sarmis ortaligi. 

 

"KOLESTEROL MASUM, BİZ SUÇLUYUZ"  

 

SORU- Kolesterolün ölçüsü de zaman zaman degisiyor.

Bunun modasi olur mu?

 

CEVAP- Bakiyorsunuz LDL 130'a kadar normalde. Üç sene sonra 100, simdi de 60 olsun diyorlar.

Yakinda sifira indirecekler.

Aslinda, kolesterol masum.

Bizler suçluyuz.

Fruktozu yani tatli sekeri yiyerek olusturdugumuz trigliseritler, kolesterolün oksitlenmesine sebep oluyor.

Yagsiz kuzu sis yediginizi varsayalim, yaninda da meyve suyu içiyorsunuz.

Sadece kuzu sisi yeseniz bir zarari yok, ama kirmizi etten aldiginiz kolesterolü, mesrubattan aldiginiz seker trigliserite dönerek oksitlediginiz için damar sertligi olusuyor.

Biz insanlara "kardesim kolesterol zararli degil. Ama oksitlenmesine izin verme" diyecegimize, ilaç firmalari kolesterolü düsürecek ilaç kesfediyor. Biz masum olani indiriyoruz.

Eger oksitleyici maddeleri düsüremiyorsak, oksitlenen maddeleri azaltalim.

Ama esas insan mantigi ne diyor?

Oksitleyen maddeleri azalt. 

Yine oksitleyici bir madde, damar sertligi yapan doymus yag asidi.

Bu madde yapay beslenen hayvanlarin sütünde var, depo yaglarinda var.

Ama bizim inegimiz merada otlasa, dogru beslense doymus yag asidi sütte ve hayvansal yagda sifir olacak.

Dolayisiyla kolesterol oksitlenmemis olacak. 

 

ANTEP YUVALAMASININ FAYDALARI

 

SORU- Peki bu mümkün mü? Merada otlayan inek, otlayacak da, süt yapacak da kaç kisiyi besleyecek?

Fiyati yükseltmez mi tüm bunlar?

CEVAP- Çok güzel bir noktaya degindiniz. Yillardir hep böyle aldatiliyoruz. "Dünya nüfusu aç. Dünyayi besleyebilmemiz için yapay gübreye, yapay yeme ihtiyacimiz var.

" Hayvansal proteini, tek kaynak olarak görürseniz haklisiniz.

Ama insan ekmek yerken bile protein almis oluyor. Hububat, baklagillerde bile protein var.

Simdi doktorlar bunu okur okumaz itiraz ederler. Derler ki "Esansiyel amino asitler vardir".

Yani hayvansal gidada var olan, vücudun üretemedigi mutlaka disardan alinmasi gereken bazi protein yapi taslari, amino asitler vardir.

Örnegin; mercimekli bulgur pilavi yaptiginizda bulgurda eksik olani mercimekten, mercimekte eksik olani bulgurdan aliyorsunuz.

Anakiz diye bir yemek varmis, ben de yeni gördüm, bulgurdan yapilan küçük köftecikler nohutla birlikte pisiriliyor. 

 

SORU- Antep yöresinin yuvalamasi gibi.. CEVAP- Bir baklagil ve bir hububat. Birbirinin eksiklerini tamamliyorlar.

Tam ete esdeger protein almis oluyorsunuz.

Makro nutrientler yag, protein ve karbonhidrattir. Mikro nutrientler ise vitaminler, mineraller, enzimlerdir.

Bizim süte kalsiyum açisindan ihtiyacimiz var.

Eger merada otlayan bir hayvanin sütüyse içinde bulunan omega-3'e ihtiyacimiz var.

Türkiye'de biliyorsunuz gençlerde inanilmaz bir demir eksikligi var.

Kirmizi et dogadaki en önemli demir kaynagidir. Bitkiden demir çok daha az özümsenebilmektedir. Dana eti bir demir kaynagidir, protein kaynagi degildir.

Ben proteinimi bulgurdan, baklagilden aliyorum zaten.

Ama yapay yem üreticileri "biz dünyayi nasil doyuracagiz" yalaniyla kandirarak hayvanciligi katlettiler. Hayvanlari meralardan ahirlara çektiler ve bugün her ahir hayvani seker hastasi.

Çünkü neyle besleniyor, pancar küspesiyle, yapay protein yemleriyle, patatesle ve misirla besleniyor. Hizla kan sekerini yükselten, hayvanin yaglanmasina yol açan ve hayvanin seker hastasi olmasina yol açan bir beslenme sekli. 

 

İNEK NE YEMELİ 

 

Dogal beslenen inegin sütünde omega-3 vardir, yapay beslenende hiç yoktur.

Dogal beslenen inegin sütünde damar sertligi yapici doymus yag asidi yoktur, yapayda vardir.

Bu asitler fruktoz gibi kolesterolün oksitlenmesine yol açar.

Dogal beslenen inegin sütünde dünyanin bugüne kadar bildigi en büyük antioksidan olan alfaminolimik asit vardir.

Bu maddeyi tüketen kadinlarda meme kanseri yüzde 40 daha az görülmektedir.

Yapay beslenen inegin sütünde bu hiç yoktur.

Yine merada beslenen inegin sütünde insüline benzer büyüme hormonu vardir.

Bu gençlik asisidir, bütün hücrelerin kendisini yenilemesini saglayan maddedir.

Duymussunuzdur kirsal alanda 100 yasini asmis bazi insanlarda ikinci kalici disler düser ve onun yerine üçüncü disler çikar.

İste bu dogal sütün eseridir.

Dogal sütün maliyetinin çok pahali oldugu söylenir ama batida ekolojik hayvanciligin sonucu elde edilen süt ile konvansiyonel üretilen sütün maliyeti arasindaki fark yüzde 10-15'i geçmiyor. 

Ne Türkiye yasalarinda ekolojik hayvancilikla barisigim, ne de AB'dekiyle.

Ekolojik hayvancilik denince akla "ekolojik tarim sonucu elde edilmis ürünlerle hayvanin beslenmesi" geliyor.

Affedersiniz ama 2000 yil önce hayvan nerden patatesi buldu da yedi, ya da pancari. İnegin normal beslenmesinde pancarin, misirin ve patatesin yeri var mi? Yok. 

 

SORU- Demek Amerika'dakilerin varmis. CEVAP- Orada da yok.

İster ekolojik tarimla, ister normal tarimla elde edilmis olsun hayvana pancar verilmesi yanlis.

Zaten hayvanin sütünün kötü olmasinin sebebi hayvanin, karbonhidrati zengin, onu yaglandiran tarzda, misirla beslenmis olmasi.

O yüzden ekolojik hayvancilik dedigimizde yasalarimizin buna göre organize olmasi gerekiyor. Tanimlamamiz gereken, türe özgü beslenme.

Bir inek nasil beslenir dogada?

Öyle beslersek inegin saglikli olmasini saglariz. Dolayisiyla verdigi ürünün de insanlara saglikli olmasini saglariz.

Bütün dogada kendiliginden yetisen yesillikler omega-3 agirlikli yag içerir.

İnsanlarin eliyle ekilenler omega-6 içerir.

 

HAMSİYİ HANGİ YAGDA KIZARTACAGIZ

 

SORU- Ne fark var arasinda? 

CEVAP-. İnsan vücudunun her hücresinde

hücre zari vardir.

Bu hücre zari lipo protein katmanla sarili.

Yani bir yag bir de protein.

Bu hücre zarindaki yag ana madde olarak omega-3'tür.

Tek tük omega-6 da içerir.

Biz yesillikten uzaklastikça ve hayvanimizi da yesillikten uzaklastirdikça

elimizde tek bir omega-3 kaynagi kaldi.

O da dogal deniz baligi; kültür baligi degil.

Halbuki insanin her gün 1 gram omega-3 almasi gerekiyor.

Omega-6 yag asitleri ile omega-3 yag asitleri vücudumuzda ayni enzimlerle metabolize edilir.

Biz ayçiçegi yagi, soya yagi gibi yaglarla beslenip çok omega-6 aldigimiz için artik omega-3'e enzim kalmiyor.

Diyelim ki hamsiyi ayçiçegi yaginda kizarttik,

o hamsiden artik bize fayda gelmiyor. 

Bütün yaglar, yag asitlerinin karisimidir.

Onlar da 3'e ayrilir.

Doymus yag asitleri,

tekli doymamis yag asitleri,

çoklu doymamis yag asitleri.

 

Çoklu doymamis yag asitleri ikiye bölünür,

onlar da omega-3 ve omega-6'dir.

 

Bundan 40-45 yil öncesi omega-6 kolesterolü düsürüyor diye tüm topluma söyledik.

Ayçiçegi ve misirözü yaglarini tükettirdik.

Fakat sonra anladik ki bu yaglar iyi kolesterolü de, kötü kolesterolü düsürdügü oranda düsürüyor.

 

Bizim kolesterol açisindan saglikli olmamizdaki unsur iyi ve kötü arasindaki dengedir.

İkisini birden düsürürse denge bozulmamis oldugundan herhangi bir iyilik elde etmis olmuyoruz. 

 

DEPRESYONUN ÇARESİ  SORU-

İkisi arasinda denge mi, fark mi önemli?

CEVAP- Oran önemli. Omega-6'yi o kadar fazla aliyoruz ki, almis oldugumuz azicik omega-3'ü de degerlendirmeden vücuttan hemen atiyoruz.

Omega-3 olmayinca hücre duvarina veremiyorsunuz. Hücre duvari da omega-3'ten olusuyor.

Vücut da asil malzemeyi bulamadigi zaman

gecekondu yapar gibi ne bulursa onla hücreyi onariyor.

Omega-3 yerine, omega-6 yag asidi olan arasidonik asidi kullaniyor.

Ama bu asit bütün stres komalarinin hammaddesi. Gecekondunuzu el bombasiyla örmüs oldunuz. Disardan biri tas atsa havaya uçacak. 

 

SORU- Ama o zaman da ben size stres ilaçlari satacagim. 

CEVAP- Tabii. Omega-3'ten zengin beslenen toplumlarda depresyon çok az oranda görülüyor. Zihinsel performans artiyor.

Beynimizdeki toplam yag asidinin yarisi omega-3 olmak zorunda.

Ama biz vücudumuza bunu sunamiyoruz.

 

ÇAY VE ZEKA

 

SORU- Beslenmeyle dogrudan iliskili öyle mi? CEVAP- Ayni sey mesela demir için de geçerli. Zamaninda Türkiye'nin yarisi aptaldir lafi çok tepki yaratti.

Bunu bu sekilde ifade etmek hos olmadi, ama Türkiye'nin yarisinda demir eksikligi, kansizligi var. Demir eksikligi zihinsel eksiklik yaratir.

Sonuçta demir üstünden düsünürsek Aziz Nesin hakliydi. 

Türkiye'de çay tüketiminin de buna katkisi var. Demirin emilimini olumsuz yönde etkiliyor.

Ama diger taraftan çay iyi bir anti oksidan.

 

SORU- Yemekten hemen sonra çay içme adetimiz var. Dogru mu?

CEVAP- Sekerle içmediginiz takdirde hiçbir zarari yok. Yemekten hemen sonra çay içilebilir.  SORU- Demirin emilimini engelledigi için iki saat sonra içmek gerektigi söyleniyor.

 

"ÇAYI SEKERSİZ İÇİN!"

CEVAP- Üç saat. Ben tekrar omega-3'e dönmek istiyorum. Çünkü hayati bir olay. Omega-3'ün eksikligi insanlari seker hastaligina itiyor. Damarlarin sertlesmesine yol açiyor.

Pihtilasabilirlik oranin artmasina, dolayisiyla kalp damarinin veya beyin damarinin pihtiyla tikanip "inme" veya "enfarktüs" olmasina yol açiyor.

Bir yandan omega-3 kaynaklarimiz çok azaldi. Toplum olarak zaten baligi çok az tüketiyoruz. Omega-6'yi çok tükettigimiz için omega-3'ün yolunu kesiyoruz.

Artik kesin olarak biliyoruz ki, ayçiçegi ve soya yagi kansere sebep olabiliyor.

Akciger kanseri, meme kanseri, kalin bagirsak kanseri, seker hastaliginin olusumunu kolaylastiriyor. 

 

SORU- Ayçiçegi de bir bitki. Neden zararli? Kimyasal yapisindan dolayi mi, üretim hatasindan mi?

CEVAP- Kimyasal yapisindan.

Kültür bitkisidir.

Omega-6 yag asidi içerdigi için.

Mesela zeytinyagi omega-9 yagidir.

Tekli doymamis yagdir ve omega-3 ün emilimine hiçbir zarari yoktur.

Ayrica ayçiçegi yaginin bir olumsuzlugu daha var. Pisirme esnasinda maruz kaldigi isidan sonra birtakim yapay yag asitlerine dönüsüyor.

Biz bunlara trans yag asitleri diyoruz.

Bu yag asitleri de yine kolesterolu oksitleyerek damar sertligi yapiyor.

Diger taraftan trans yag asidi beyindeki sinir kiliflarina girerek beyindeki iletiyi bozuyor ve parkinson, alzheimer gibi hastaliklara sebep oluyor.

 

"ANNEMİN YEMEKLERİ BASKAYDI"

 

SORU- Acaba "tadi güzel" dediklerimiz bize disardan dayatilan bir kavram mi?

Güzel nedir?

CEVAP- Esinizle ilk evlendiginizde yemek yaptiginiz zaman size itiraz etmedi mi, "benim annem böyle yapiyor" diye? 

SORU- Ben güzel yemek yaparim. 

CEVAP- Ona ragmen itiraz etti.

İnsan çocuklugundan alistigi damak tadini ariyor. Belki dünyanin en kötü asçisi annesi, ama insan neye alistiysa onu ariyor.

SORU- Eski çaglardan bu yana insana dair güzel-çirkin kavrami bile ne kadar çok degismis.

Biz ona böyle bir deger yükledigimiz için güzel oluyor.

Toplumda da dayatilan degerler var.

Kola ya da hamburger için "bak bu güzeldir" deniyor çocuklara. 

CEVAP- Ben o yüzden üniversitelerde konferans vermeyi tercih ediyorum.

Çünkü; onlar yakin zamanda anne baba adaylaridir. 

 

SPOTLAR(ÖNEMLİ BİLGİLER) 

 

"Bir kutu mesrubatta 35 gram;

200 gram meyvede 30 gram seker vardir. İnsanoglunun 200 gram meyve disinda hiç seker yememesi gerekir.

Diyelim ki çok aserdiniz, 2 parça çikolata yediniz,

o gün meyve yemeyin.

Bir matematik yapmak zorundayiz.

Elbette, meyveden elde etmis oldugumuz birtakim vitamin ve antioksidanlari da feda etmis oluyoruz." 

 

"Türkiye'de gençlerde inanilmaz bir demir eksikligi var.

Kirmizi et dogadaki en önemli demir kaynagidir. Bitkiden demir çok daha az özümsenebilmektedir. Dana eti bir demir kaynagidir, protein kaynagi degildir.

Ben proteinimi bulgurdan, baklagilden aliyorum zaten." 

"Yapay yem üreticileri 'biz dünyayi nasil doyuracagiz' yalaniyla, hayvanlari meralardan ahirlara çektiler ve bugün her ahir hayvani seker hastasi.

Çünkü, pancar küspesiyle, yapay protein yemleriyle, patatesle ve misirla besleniyor. 

Dogal beslenen inegin sütünde omega-3 vardir, yapay beslenende hiç yoktur.

Dogal beslenen inegin sütünde damar sertligi yapici donmus yag asidi yoktur, yapayda vardir.

Bu asitler fruktoz gibi kolesterolün asitlenmesine yol açar.   

Dogal beslenen inegin sütünde dünyanin bugüne kadar bildigi en büyük antioksidan olan alfaminolimik asit vardir.

Bu maddeyi tüketen kadinlarda meme kanseri yüzde 40 daha az görülmektedir.

Yapay beslenen inegin sütünde bu hiç yoktur.   Duymussunuzdur kirsal alanda 100 yasini asmis bazi insanlarda ikinci kalici disler düser ve onun yerine üçüncü disler çikar. İste bu dogal sütün eseridir. Dogal sütün maliyetinin çok pahali oldugu söylenir ama aradaki fark yüzde 10-15'i geçmiyor. 

Elimizde tek bir omega-3 kaynagi kaldi.

O da dogal deniz baligi; kültür baligi degil.

Halbuki insan her gün 1gram omega-3 almasi gerekiyor.

Diyelim ki hamsiyi ayçiçek yaginda kizarttik, o hamsiden artik bize fayda gelmiyor. 

Zeytinyagi omega-9 yagidir.

Tekli doymamis yagdir ve omega-3 ün emilimine hiçbir zarari yoktur.

Ayrica ayçiçegi yaginin bir olumsuzlugu daha var. Pisirme esnasinda maruz kaldigi isidan sonra birtakim yapay yag asitlerine dönüsüyor.

 

PROF. DR. KENAN CEVAP

 

Hiç yorum yok: