8 Ocak 2008 Salı

Sonrası gözyaşları...

O günü soluruz hepimiz, boş ve amaçsız bazen. Belki de meşgul ama anlamsız amaçlarla. Başlangıçlar yaşarız; ürkek yada içten, ucuz pazarlıklarla. Bitişler olur içimizde. Sessiz kalır içimiz anlık, susmaz bazen içlerimiz, bitişler olur gürültülü, seyirlik. Sonrası gözyaşları...

İbret alırız bazen. Ya da güleriz bıyık altından. Yaşamında ilişkisi olan ürperir. Bazılarımız daha nesnel. Görmeyiz bile bazen bunları, hüzün denizinde yüzeriz. İçimize döneriz, yumak olur bedenimiz .

En içte biz.
Kalabalık oluruz bazen, aslında her birimiz yalnız. Ama bir arada unuturuz bizi. Parçası olduğuna inandırırız kendimizi kalabalığın. Bazen kalabalıkta inanır buna. Öylesi bir oyun oynarız.

Başkalarının gözbebeklerine bakıp yansımaları görmek yetmez olur. Bir kaç saniye olsun, dışarıdan bizi görmek ütopyasının peşine düşeriz. Yana bir adım atıp, ruhumuzu sıyırmak isteriz bedenimizden.


Gözleri bağlı, ruhuyla gören biz, yalnız o anın kokusu, en dibine dek içe çekilen, dizeleri o an oluşan, ağızdan çıktığı an şiire dönüşen kelimeler gibi, ne kadar biz veya ne kadar bir başkası olduğumuzu anlayamadığımız zamanlar...

Bazen tam zirvedeyken, öylesine ucundayken zaferin, belki coşku bile varken, nefes nefeseyken, kulağında sadece kalp atışlarını duyarken, kim olduğun değilde o an önemliyken, etiketinden sıyrılmışken, bu duygunun sonsuz olmasını dilerken, orada nokta koymak ve yok olmak isteriz. Büyük bir gürültüyle patlamak, en küçük zerreye kadar parçalanmak fikrini düşünmek hiç bu kadar zevk vermez bir daha.

Sonra o anda geçer, yalnız biz kalırız geriye. Zaman seni sana bırakır. Kozamızdan çıkamayışımız, bedenimizden sıyrılamayışımızla biz. Kendilerine mahkum oluşlarını görmezden gelip, yaşantıları boyunca hiç bir şeye mahkum olmayışlarıyla övünen ahmaklar ordusu.


Öyle ise yaşamamız gereken bir ömür vardır. Üzerine filit sıkılana dek yaşaması gereken bir hamamböceği gibi düşünmeden yaşanacak.

Alıntı ?

Hiç yorum yok: