30 Temmuz 2007 Pazartesi

Sevda yana düşer usta

Şair sevda yana düşer usta diye sorarken, bende mezar ne yana düşer diye sormak istiyorum. Merak etmeyin intihar eyleminde bulunmayacağım; ama Türk milletin şu pazara kadar değil, mezara kadar deyip, insanı yarı yolda bırakmasını anlamıyorum. Mezar bir yer ölçü birimi olması gerekirken bir zaman ölçü birimi niteliği taşıyor. Şimdi evet ölene kadarın kastedildiğini biliyor ve bunun bir zaman birimi olduğunu anlıyorum. Yalnız yarın ölen kişinin sadakati ile 3 yıl sonra ölecek kişinin sadakati ölçü alındığında arada ki farkı bu mezar olgusu kaldırıyor.

Çünkü insana sorarlar, sana verdiği sözü yerine getirdi mi diye, cevap evet mezara kadar dedi ve mezara kadar da beni yalnız bırakmadı der, burada mezar zaman kavramını yok eder. Mezar bizim toplumuzda zaman kavramında öte ayrıca bir ziyaret yeridir. Mezarı başında anılan insana, bir de mevlit okutabilir. Mezar ziyaretleri kişinin akrabalık derecesine göre değişiklik gösterir. Ölümün ilk zamanları ziyaretçisi çok iken ve sık iken zamanla, dostluklarda ona mezara gömülür ve ziyaretler azalır.

Arabesk kültürde de mezarın önemi vurgulanır bir kişiye bağlığının ifadesi mezara kadar sözü ile eş değer isede, o kişiye verilen cezada mezar ile eş değerdir. Ölürsem kabrime gelme istemem diye dile getirilir bu olgu. Bir de yeryüzü ile bağlantısının daha az olmasını isteyen dünyanın sillesini yemiş insanımız, mezarının derin kazılmasını ister. Mezar yeri beğenenlerde vardır, sevdikleri ile mezarda da beraber olmak isteyip toplu mezar alanlarda.

Mezarların başlarında bile işporta döner. Sucular ve hatta para ile dua edenler, insanın ölüsünün de üstünden para kazanılır, bir de mezar yerlerinin fiyatları farklıdır. Aşiyan’da boğaza manzaralı gömülmenin bedeli ile Zincirlikuyu’da gömülmenin bedeli farklıdır. Mezarın altı herkes için aynıdır, ama dışı farklılık gösterir, kiminin adı toprak ile yazılır, kimi ise mermer ile. Ev dışı farklıdır; ama mobilyaları aynıdır. Bizim mezara bakışımız bir başkadır.

Alıntı...

Hiç yorum yok: