27 Temmuz 2009 Pazartesi

İhtisasa ve ustaya saygı...

Dün gece çeşitli yönleri ile çeşitli platformlarda ve çeşitli kişiler tarafından konuşulan tartışılan, eleştirilen, göklere çıkarılan bir programın tatile çıkmadan önceki son bölümünü izledim. “Bir şarkısın sen” Ben programın müzikal yönü, çocuklar çıkmalı mı? Çıkmamalı mı? taraflarını hiç konuşmayacağım.

Ben bir çok etkinlik, faaliyet ve hatta hayatın içinde ana konu dışında kalanlarıda gözlemlerken buluyorum kendimi. Bu programda da öyle. Gözlemlerimi sunuculardan başlarsak sıralamaya. Sunucular sunumları esnasında sunulacak olan şarkıya o güne kadar emek veren kişileri şarkıcı, besteci ve söz yazarlarını tek tek sıralıyor ve saygı ile anıyorlar. Hatta bazılarının görüntülerini ve konuşmalarını yayınlıyorlar. Orkestra ve orkestra şefi, elbette öncelikle kendilerine ve sanatlarına olan saygılarından dolayı, sanki o ülkenin en önemli sanatçılarına çalıyormuşcasına kıyafetlerine ve icralarına büyük titizlik gösteriyorlar. Yaa o minicik yıldızlara yeteneklere ne demeli... Kendilerine eşlik etmek üzere gelen sanatçılara doğru ilerleyerek onları karşılıyorlar ve sahneye alıyorlar. (onlara bu öğretilmiş olsa bile, onların yaşındaki biri için bunlar çok ama çok güzel örnekler bence) Izleyiciler ise yaşa başa bakmadan her güzel şeyi alkışlar ile ödüllendiriyorlar ve bir çoğunu ayağa kalkarak perçinliyorlar.

Bunları izlerken iş hayatından iki manzara geldi gözümün önüne.

Geçtiğimiz Perşembe günü yaptığım bir eğitim çalışması esnasında katılımcılardan biri “askerlikte 22 yaşında bir teğmen, 40 yaşını geçmiş ve yaklaşık 20 yıllık bir çalışma deneyimi olan başçavuşa komutanlık ediyor” diye bir örnek verdi. Orada ne konuştuk onu paylaşmayacağım sizler ile. Bu konuda kısa fikrimi paylaşmak isterim. Hiyerarşik yapının en belirgin ve aynı zamanda en gerekli olduğu meslektir “askerlik” Bana göre böyle bir yaş farkı olmasına rağmen her iki tarafta birbirlerinin yetenek beceri ve deneyimlerine saygılıdırlar. Mesafeler aşılmaz. Aksi şekilde davranan her iki taraf içinde sıkıntı ve huzursuzluk kacınılmazdır.

Bir başka buna benzer durum ile PETKIM’de yaptığımız 580 kişiyi kapsayan “takım çalışması” eğitim çalışmasında karşılaştım. Grubun büyük çoğunluğunda öne çıkan iki önemli grup vardı. Genç mühendisler ve mesleğinin zirvesine ulaşmış 45-50 yaşlarına gelmiş formenler (ustabaşları). Kurum kültürü ve kişiliklerininin de etkisi ile aralarındaki yaş ve deneyim farkına rağmen aralarında olağanüstü bir saygı, hoşgörü ve karşılıklı destek vardı. Aynı Silahlı Kuvetlerde olduğu gibi. Bu çalışma bana bir çok durumda Silahlı Kuvvetlerdeki ortamı hatırlattı. Yakın, samimi, açık, yardımlaşmanın öne çıktığı, sevgi ve saygının asla göz ardı edilmediği bir ortam. Hem PETKIM’deki formenler, hemde Silahlı Kuvvetlerdeki Astsubaylar arasında kendisini olağanüstü geliştiren, hatta belki abartı olarak görebilirsiniz ama “bilge” duruşu ve tarzı olanlar ile karşılaştım.

Bu anlamda yaşamımın her alanında din, dil, ırk, cinsiyet, yaş farkı gözetmeksizin bilgi, beceri ve deneyime sonsuz saygı ve ilgi gösterdim. Bazen dönüp baktığımda bu tavrın bana kazandırdığını gördüğümü ifade etmek isterim. Her yaşta, her seviyede öğrenecek çok şeyimiz var. Bu son cümle bir başka öğrenme konusunu hatırlattı bana. “Özellikle çocuklardan öğrenecek çok şeyimiz var.”

Sevgi, saygı ve hoşgörünün bizler ile olduğu günler dileği ile...
Sevgi ve saygılarımla...

Eray Beceren

Eğitim Danışmanı
www.ERAYBECEREN.com


Hiç yorum yok: