14 Haziran 2010 Pazartesi

FARKINDA MIYIZ ?

 

 

 

Biz gerçekten farkında mıyız kendimizin? Değerlerimizin, hoşlandıklarımızın, yeteneklerimizin? Biliyor muyuz bizi biz yapan özellikleri gerçekten? Yoksa daha pek çok şey içimizde fark edilmeyi mi bekliyor?

Bugün bunları düşündüm ve hayır bilmiyoruz dedim. Evet, kişiden kişiye bireysel farkındalık farklılaşabilir ama pek çoğumuzun gerçek değerlerinin ve yeteneklerinin henüz keşfedilmeyi beklemekte olduğunu düşünüyorum. İlerlemiş yaşlarında hobi olsun diye çeşitli aktivitelere katılıp son derece başarılı olan insanların, sonrasında ben de bu yeteneğimi bilmiyordum dedikleri yaşam hikâyeleri duyarız zaman zaman.

Örnekleri çok fazla çevremizde bu tür yaşam hikâyelerinin. Eğitim gördüğü konudan çok farklı işlerde çalışan ve başarılı olan insanlar da çok şüphesiz. Geçenlerde diş hekimi olan bir çocukluk arkadaşımın 1-2 yıl mesleğini yaptıktan sonra Amerika’ ya gittiğini orada son 7 yıldır bir pırlanta işinde çalıştığını, işini çok severek yaptığını ve başarılı olduğunu duydum. Diş hekimliği ve pırlanta işi çok bağlantısız gibi görünüyor değil mi?

Bizim de çevremizin de yeteneklerimizi, farklılıklarımızı birlikte fark ettiği durumlarda sorun pek yok gibi ancak bir tarafın farkında olmadığı durumlarda diğer taraf kışkırtıcı olmalı, fark ettirmeli, motive etmeli. Örneğin yöneticimiz bizdeki bir yeteneği fark ettiğinde bize de fark ettirerek bizi bu yeteneğimizi geliştirme konusunda ön ayak olmalı, bizi teşvik etmeli. Evet, kişisel gelişim sorumluluğu ilk önce kendimizde ancak bazı değerler ancak dürtüldüğünde, kurcalandığında saklandığı yerden çıkıyor, üretebiliyor ve gelişebiliyor.

Peki, birileri bizim fark etmediğimiz yeteneklerimizi, özellikleri fark ediyor mu? Biraz kafa yorunca gerçekten gören gözlerin gördüğünü, açık yüreklerin anladığını söyleyebiliriz. Bizler de zaman zaman çevremizdeki insanların farkına varmadıkları kimi özelliklerini fark ediyor ve onlara da fark ettiriyor muyuz? Evet, belki pek çoğumuz bu konunun uzmanı kişiler değiliz ama gören göz olmaya özen gösterebiliriz. Üzerinde düşünülmeye değer bir konu. Özellikle de sırf farklı olduğu için dışlanan insanları düşündüğümüzde.

Çocukların yeteneklerini, özelliklerini çok erken yaşlarda ebeveynleri ve daha kreşte veya anaokulunda okul öncesi öğretmenleri fark edebiliyor ama üzerine düşülmeyince, geliştirilmeyince bu yeteneklerin de çoğu zaman törpülendiği ve hatta kaybolduğu gözlemleniyor. Bu yönüyle, yeteneklerin uygun zaman ve alan bulduğunda geliştiğini söyleyebiliriz. Maalesef ülkemizde erken dönemde fark edilse bile ebeveynlerde yeterli bilinç oluşmadığından ve maddi kaygılarla ilk önce iş, aş endişesiyle nice yeteneklerin solup gittiğini söylemek yanlış olmaz.

İş yaşamında da yetenekli pek çok çalışanın iyi değerlendirilmediği ve yeteneklerinin erozyona uğradığını düşünürsek kaybolan veya hiç yeşermeyen yeteneklerin bize neler kaybettirdiğini tahmin edebiliriz ve hatta beyin göçünün nedenlerini daha iyi anlayabiliriz. Yeteneklerin ve değerlerin ortaya çıkıp gelişmesinde çevrenin önemi çok büyük.

Uygun bir sosyal çevrede yetişen, yetenekleri fark edilen bireylerin bu yeteneklerini geliştirmek için uygun alanlara da sahip olduğunu düşürsek farklılaşmak, değer kazanmak, üretmek, gelişmek, özgüven arttırmak v.b. pek çok nedenle yeteneklerini daha çok cilalayacağını öngörebiliriz. Ancak uygunsuz sosyal çevre, karşılaşılan direnç v.b.nedenlerle yetenekleri değer görmeyen bireylerin de küstürüldüğü, püskürtüldüğü, aykırı görüldüğü durumlar da yok değil maalesef.

İş yaşamına dönecek olursak çalışanlarına uygun fırsatları sunan, yeteneklerini geliştirmelerine olanak veren, yetenekleri yöneten ve kullanan, çalışanlarına yetenekleri nedeniyle de değer veren organizasyonların daha başarılı olduğu ayrıca bu vizyonun gittikçe daha çok işletme tarafından benimsendiği de söylenebilir.

Yeteneklerin gelişimi için biz farkında olmalıyız, biz farkında değilsek çevremiz farkında olmalı. Fark ettiğimizi karşılıklı fark ettirmeliyiz ki yeşerip gelişebilsin yetenekler. Solup gitmelerine izin verilmemeli, değer yaratır hale getirilmeli. Toplum bilincinin yeteneklerin gelişimi açısından önemli olduğunun bilinciyle, toplumun fark eder hale getirilmesi, bu değerlerin kazandırılması da ayrıca önem kazanmakta. Geleceğin organizasyonlarının da yeteneklere önem veren, yetenekleri avlayan, yöneten, farklılıklardan kazanç sağlayan organizasyonlar olması kaçınılmaz gibi görünüyor.

Herkesin içinde keşfedilmeyi bekleyen yeteneklerin bir an önce fark edilmesi dileğiyle.

Yazar Nlüfer Özemir Soysal   

Pazar, 13 Haziran 2010

www.mcozden.com

 

Hiç yorum yok: